30 Temmuz 2016 Cumartesi

30.07.2016_SEVGİ, AŞK VE EVLİLİĞE DAİR ÖNEMLİ BİLGİLER VE TECRÜBELER…

30.07.2016
Sevgi, Aşk Ve Evliliğe Dair Önemli Bilgiler Ve Tecrübeler…
            Bütün kainatın Yaratıcısı Yüce Allah’ın adıyla. Uçsuz bucaksız evrende sayısız varlıkları ve nimetleri yaratan Allah’a şükürler olsun! İnsan ırkına mahsus duygulardan biri olan “sevgi” duygusunu ve şartlar uygunsa birbirini seven erkek ve kadını birlikte yaşamaya sevk eden evlilik olayını inceleyelim. Aşk ve evliliğe dair dünya tarihinden binlerce olay anlatılabilir. Bunların kimisi komiktir, kimisi acıdır; bazısı da makul ve mutlu sonla biten hikayelerdir. Aslında her insanın, her ailenin bir hayat hikayesi vardır.
         

Bu inceleme ve sohbetin başında kardeşleri uyarmamız gereken bir püf nokta vardır; o da başkalarının başına gelen gülünç durumlarla alay etmemektir; çünkü aynısı insanın kendi başına gelebilmektedir.
Bu uzun konuyu ara başlıklarla ele almayı daha faydalı buluyorum ve zamanla eklemeler yapmanın konuyu daha da zenginleştireceği ve profesyonel bir makale haline getireceği ümidindeyim.
İnsanlar Kendi Yaşadıklarına Daha Çok İnanıyor
Bu konu vesilesiyle son yıllarda tespit ettiğim insanlar arasındaki konuşmalarda dikkat çeken yaygın bir gerçeği aktarmakta fayda görüyorum.Şöyle; karşıdaki insan bir olayı veya bazı tespitleri anlatırken dinleyen kişi genellikle kendi yaşadıklarını hemen hatırlayarak ve onlara inanarak, “Hiç te öyle değil; bak ben neler yaşadım”, deyip kendi şahit olduğu olayları daha gerçekmiş ve yaygın bir gelenekmiş fakat karşıdakinin yaşadıkları az rastlanan veya inanılması zayıf olan bir şeymiş gibi  yanlış bir bakış açısıyla olaylara bakıyorlar. Yaşanan tüm olaylardan gerçeğe en yakın tespiti yapmak ve hükmü verebilmek için inandırıcı olan veya güvenilen hikayeleri geniş bir görüşle dinlemek, saygı duymak ve değer vermek gerekmektedir!
Anlatılan Bir Şeyin Doğruluğuna İnanmak İçin Kanıt Olmadığında, İnanmak Sizin Vicdanınıza ve Altıncı Hissinize Kalmıştır
Bazı olaylarda, uluslararası hukukta da geçerli olan en az iki şahit veya delil bazen bulunmayabilir; bu durumda hüküm verecek kişi, geçmiş tecrübelerden, diğer aydınlatıcı veya destekleyici bilgilerden kanaat çıkarır. Franz Werfel adlı düşünürün şu vecizesi de önemlidir: “İnanan bir kimse için delil gereksizdir, inanmayan bir kimse için ise açıklama imkansızdır!” Tarih boyunca peygamberlerin açık deliller ve mucizelerle gönderildiği halde çoğu kimsenin yine de inanmadığını göz önüne alırsak Franz Werfel’in bu tespiti gerçekten güzeldir!
Sevgi, Sadece Karşı Cinsten İki İnsan Arasında Olan Bir Duygu Mudur?
Halk arasında sevgi, genellikle iki karşı cins arasında duyulan bir duygudur. Fakat geniş açıdan ve erdemlilik açısından bakıldığında insan, diğer canlı varlıklar olan hayvanlara, bitkilere, cinlere, uzaydaki başka canlı varlıklara da sevgi duyabilir. Bu sevgi, sadece erkek-kadında sevişmeye götüren duygu değil, bir varlığı düşünme, onu hayal etme, yakın olma, birlikte yaşama, hediye verme ve bunlara benzeyen diğer duygulardan oluşur. Sevginin aşırı olanına “kara sevda” denir. Bu makbul bulunmamıştır; çünkü dünyaya imtihan için gelen insanoğluna diğer görevlerini yapmasında engel olur. Bununla beraber, Yüce Yaratıcı kendisinden başka diğer varlıkların çok sevilmesini uygun bulmamıştır. İslam’da Allah’ı çok sevmenin en bariz alameti, kalbin devamlı Allah’ı anmasıdır. Kur’an’da “en büyük işin Allah’ı zikretmek” olduğu açıkça belirtilmiştir. O’ndan sonra ikinci sırada son peygamber Hz.Muhammed a.s.’a olan olan sevgi bulunmalıdır. Sonra anne-baba ve diğer varlıkların sevgisi yer alır… Kötü ve günahkar olan eşinin isteklerine bakarak anne-babasına bakmayan ve onlara asi olan, itibar etmeyenin hayatı mahvolmuş demektir; felaket gelir, sosyal hayatta en tehlikeli işlerden biri budur! Erdemli insana yakışan her şeyi ölçülü sevmektir.
İlk başta aşık olan insanlar zamanla birbirinden neden uzaklaşırlar?
Toplumda şöyle bir tespit nakledilir; “En mükemmel aşklar 5 yıl gidiyormuş”… Bu sözü geçenlerde tekrar düşündüm; gerçekliği yaygın olmakla beraber sebebi şudur: “Çoğu insan kötülüğü emreden nefs derecesinde olduğundan dolayı ve insan nefsi doymadığı için aşıkların zamanla sevgilileri yetmiyor, tabii burada küçük hataları olan sıradan sevgilileri kast ediyorum. Büyük suçları ve günahları işleyenlere adalet uygulanmalıdır ve büyük günah işleyenler bu huylarını bırakmazlarsa eşleri ayrılabilir. Nefsine düşkün karı veya kocalar devamlı ilgi çekici başka eğlenceler ararlar; bunlar, iki üç günde bir gezmeye gitmeyi isterler; sinemaya- tiyatroya, lunaparka, gazinoya veya müzik konserlerine, arkadaş partilerine, kumar veya oyun oynamaya gitme gibi eğlencelerdir…Herkesin hayat tarzına göre değişir ama bendeniz haftada bir gün gezmeye, pikniğe vesaire gitmek yeter diye düşünüyorum. Zaten memur ve işçiler haftanın 5 günü çalışmakta,yorulmaktadır; hafta sonu bir gün ev temizliği, tamiri ve benzeri işlerle meşgul olsalar gezmeye bir gün kalmaktadır.
Ünlü film oyuncularının, şarkıcıların ve politikacıların hayat tarzlarına bakarsanız neden çok sevgilileri olduğunu ve  neden çok evlenip boşandıklarını  anlarsınız; Maymun iştahlılığı ve bol eğlenceli hayat tarzı…
Evlilikte küçük hataları, kusurları olanlara da ancak erdemli, sabırlı, nefsini büyük oranda yenmiş Allah yolunda giden mücahidler tahammül eder diye düşünüyorum. Bu küçük hatalara bazı örnekler vermek gerekir: Gerektiği kadar temizlik yapmamak, çoğu zaman dağınık olmak, dine uygun olmayan tarzda giyinmek, bozuk ve küfürlü konuşma tarzı, devamlı evde sigara içmek, çağrıldığı zaman birçok kez yardıma gelmemek, eşiyle-ailesiyle ilgilenmemek, ailede üzerine düşen görevi çoğu zaman yapmamak, bir hastalığı varsa tedavisini olmamak ve benzeri kötü davranışlar…Herkesin tahammül derecesi farklıdır; Kimisi 1 yıl tahammül eder, kimisi 3 yıl, kimisi 10 yıl, kimisi 30 yıl…Bu arada sinir sistemi de yıpranır, saçlar beyazlar, yaşama sevinci büyük oranda azalır…
Bir Cümleyle Evliliği Özetleyenler:
Dünyaca meşhur veli insan Nasreddin Hoca’ya, “Hocam evlilik nedir?” diye sormuşlar. Hoca da, “Gündüz iki hırıltı, gece de iki horultudur.” Demiş bizi yine güldürerek. Ben sadece “iki hırıltı” kısmına yorum yapayım. Yani evlilik, çoğu zaman tartışma ve kavgayla geçer, demek istemiştir. Bir de burçları zıt ise, hayat tarzı zıt ise tartışma kavga daha çok olur. “Şu şöyledir, bu böyle!” “Şu şöyle olmaz,böyle olur..” tarzında. Ne kadar hoşgörü olursa, fedakarlık olursa o kadar geçim olur.
Yeni evlenmek isteyen bütün kardeşlerimize Amerikalı yazar Samuel Smiles’ın şu özdeyişini hediye ediyoruz, ömür boyu unutmayın : “Evliliğin altın anahtarı katlanmak ve sabretmektir.”
Bazı Filmlerde Geçen Önemli Evlilik Yemininin Resmi Nikah Törenlerinde Olmaması Ayıplanacak Bir Noksanlık
Bazılarımız bilir; güzel bir yemin edilirdi evlilik merasimlerinde; ama şimdi yapılmıyor, bu yüzden çoğu kimse nankörlüğe ve zor günde hayat arkadaşının yanından kaçmaya utanmıyor ! Şöyle bir yemin yapılmalı: “Ben …… filan kimseyi Allah’ın huzurunda eş olarak kabul ediyorum. İyi günde, kötü günde; sağlıkta hastalıkta; zenginlikte fakirlikte yanında olmaya söz veriyorum.”  Ne onurlu ve güven verici bir yemin! Yıllar önce insanı yakından tanımaya yönelik “Kişi Tanıma Formu” hazırlamıştım. Dileyen ve önemine inananlar, böyle formları  sevdiği kimselere doldurtabilirler. Evlenecek kişiler bunun dışında anlaştıkları şartlarda bir evlilik sözleşmesi imzalamalılar.  “Ne gerek var,beni tanımıyor musun, güvenmiyor musun?” tarzında konuşanlar, ileride sözünden döndüklerinde veya eşe ve aileye karşı görevlerini yapmadıklarında “Öyle mi söz vermiştim, ben hatırlamıyorum; o zamanki şartlar öyle gerektiriyordu bugün durumlar değişti...” gibi münafıkça bahaneler öne sürerler. Gizli kötü özellikleri olanlar, geçmişte büyük suç işleyenler veya kendine güvenmeyenler böyle sözleşmeleri doldurmazlar!
Yakın Arkadaşlıkta, Evlilikte Sevgiyi Ve Güveni Neler Arttırır? Aşk Çiçeği Nasıl yaşar?
İki insan arasında uyum için gerekli belki çok maddeler sayılabilir. Ama biz belli başlı olanları sıralayalım. Ayrıca Türkiye’de sosyal konularda bilgi veren Prof.Dr.Nevzat Tarhan, bir programda iyi bir evlilik için % 80 uyum olması gerektiğini ifade etmiştir. Bu konuda , kimine göre % 60 uyum yeterlidir, kimine göre % 90 olmalıdır. Evlenmeden önce hayat tarzı ve huylar iyi tespit edilmelidir. Evlilik biraz da şans işidir; ne kadar hesaplarsan hesapla insanda zamanla acayip ve şaşırtıcı değişiklikler olabilir  veya ani bulgular ortaya çıkabilir.Genetik deneylerin yapıldığı, zaralı ve zehirli maddelerin gıdalarda ve içeceklerde gizlice kullanıldığı, sapık mezhep veya grupların arttığı bir dünyada beklenmedik olaylara çok ta şaşırmamak gerek! Her gün koruyucu duaları okumak gerekir.
Sevgi ve güveni artıran özellikler ve işler şöyledir;inceleme ve tavsiye açısından bunları numaralandıralım:
1.Hepsinden önce ilk sayılması gereken huy, iyi kalpli ve iyiliksever olmaktır.
2.Aynı dinden olmak.
3.Aynı mezhepten olmak.  Karı-koca farklı mezheplerden olduğunda ibadet veya hayat tarzlarında çok veya zıt değişiklikler yoksa geçinebilirler. Diğer yanda dünyadaki diğer milletlerin de inançlarını göz önüne aldığımızda birinde iyi sayılan bazı şeyler öbüründe yasak veya kötü sayılıyorsa uyum olmayacağı aşikardır.
4.Burçların zıt olmaması, dost veya yakın olması gerekir.
5.Eşlerin fiziki yapısının birbirine yakın olması veya istediği şekilde olması. Halk arasında, “Beğendiğim tip!” denen özellik. Bu arada, “Güzele 40 günde doyulur, güzel huyluya 40 yılda doyulmaz!”atasözü unutulmamalıdır.Ama çoğu insan buna pek inanmaz! Yani hep dış görünüşe aldanarak güzele, yakışıklıya aşık olurlar. Güzel huyluya değer veren maalesef azdır  .
6.Eşlerin kabul edebileceği yaş aralığında olması. İslam Dini’nde yaş farkı evliliğe engel değildir. Peygamber Hz.Muhammed a.s. 25 yaşında iken 40 yaşındaki Hz.Hatice ile evlenmiş, o vefat ettikten sonra 50 yaşında iken de 10 yaşındaki Hz.Aişe ile evlenmiştir. Yüce Yaratıcı buna izin verdiğine göre bu olabilir, demektir. Erkek veya kadın ancak çok yaşlı ve hasta ise uyum olmayabilir veya çok zor olur!
7.Evliliği sürdürebilecek, eş olabilecek, geçimi sağlayabilecek derecede fiziken ve ruhen sağlıklı olmak.
8.Yalancı olmamak. İmam Caferi Sadık’ın saydığı arkadaşlık yapılmayacak 5 sınıf insan arasında “yalancı ile arkadaş olmamak” ta vardır.
9.Güvenilir insan olmak. Asrımızda en ender bulunan şey, herhalde güvenilir insandır.
10.Korkak olmamak; İmam Cafer’in saydığı arkadaşlık yapılmayacak  5 sınıf insan arasında “korkak” ta vardır.Hayat 4 mevsim olduğundan insanın zor ve tehlikeli dönemlerinde korkak, arkadaşı da eşini de terk eder veya satar.
11.Cimri olmamak. İmam Cafer’in saydığı, arkadaşlık yapılmayacak 5 sınıf insan arasında “cimri ” de bulunmaktadır. Cimri kişi iyiliksever olmadığından insana nasıl şefkat ve merhamet duyabilir ki!
12.Güleryüzlü olmak; çoğu zaman olumlu bakış açısına sahip olmak. Gerçekten bunun tersi olan sürekli karamsar ve kötümser insanla yaşamak insanın yaşama sevincini kör eder.Göz ardı edilecek bir huy değildir.
13.Eşiyle yeteri derecede ilgilenmek; haftalarca, aylarca ilgisiz ve uzak durmamak.
14.Temiz olmak. Buradaki temzilik, hem vücudu, hem elbiseyi, hem de evi kapsar.
15.Düzenli olmak. Düzenlilik, işleri kolaylaştırır,hızlandırır. Düzenli kişiler ruhen de insanı mutlu eder.
16.Her yıl düşündüğünüzü ve sevdiğinizi gösteren, en azından birkaç kez hediye vermek. Hediye, sevgiyi artırır.
17.Vefalı olmak, sadakat. Bu da çok değerli bir özelliktir. Şıpsevdilerde , kaprisli insanlarda, dünya hırsı olan kişilerde bulunmaz.Birçok kişinin menfaati bitince selam ve arkadaşlığı da biter.
18.Sabırlı olmak: Hayatta sadece evlenecek eşlerde değil, öğrencilerde, işçilerde, memurlarda, ev hanımlarında kısaca herkeste aranan bir huydur sabır. Sabırsız olan, birçok işin verimli sonucuna ulaşamaz, bir çok şeyi kaybeder.
19.Şimdi burada sayacağımız son iki madde kadınlarda olması gereken özelliklerdir.Bunlar, Hz.Muhammed a.s.’ın “Bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur, bir de kocasına itaat ederse, ona ‘Haydi, cennetin hangi kapısından istersen gir’ denilir.” (Ahmed b.Hanbel, Müsned, I, 191; Ramuz s.52) Buyurduğu hadisteki hasletlerdir.Evlilikte gereken, “kadının iffetini koruması” dır. İffetini korumamanın en kötüsü başkasıyla zina etmektir.Sonra, kadının evli olduğu halde başka erkeklerle çıkması, gezmesi, koklaşması vesaire gelir.Daha sonra giyim kuşamında yarı açık olarak gezmesi gelir. Mesela bir kadın dekolte,mini etek, dar elbiseler, ses çıkaran topuklu ayakkabılar giyerse, göze batan makyajla dolaşırsa bu durum erkekleri tahrik eder, fitne çıkarır. Sonuçta hem kadının hem tahrik ettiklerinin hem de kocasının başı derde girer. Hadisi şerifte böyle kadınların  lanetlendiği bildirilmiştir.Tabii ilahi uyarıları umursamayanlar, Kıyametteki ceza çeşitlerini ve korkunçluğunu düşünmeyen, dünya sevgisinin sarhoş ettiği şaşkınlardır! 
20. Hadiste belirtilen diğer davranış ise , “Kadının kocasına itaat etmesidir.” Tabii ki bu haram olmayan meşru konularda. Akıllı müslüman kadınlar şöyle düşünür: “Para için iş gereği bazen zalim patronlara bile itaat ediliyor da Cennete girmeye vesile olan üstelik sevdiğim kocama niye itaat etmeyeyim!?” Bu itaat, kadınların nefslerinin zoruna gitse de nefslerini yenmek zorundalar. “Ben istediğimi yaparım, istediğimi giyinirim, istediğim yere giderim, istediğimle görüşürüm, vb.” diyerek kocaya bağlı olmayan bir kadında iyilik yoktur. Sadece bu kötü huy bile boşanma sebebi için yeterlidir.
Bunlar ve benzeri güzel davranışlar, aşk ve evliliği yaşatır; çoğu yoksa veya yapılmıyorsa evlilik ağacı kurur ve ölür!
Çalışan Kadınların Gittikçe Kötüleşen Hayat Tarzı
Bu konu başlı başına bir makale konusudur. Fakat evlilik hayatını etkileyen en önemli konulardan biri olduğu için bir paragrafla da olsa burada açıklamak gerekti. İslam Dini açısından kadının dışarıda çalışması yasak değildir; fakat Ahzab Süresi 33.ayetinde Yüce Allah,kadınlara hitaben “Evlerinizde (vakarla) oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin.Allah’a ve Resûlüne itaat edin...” buyurmuştur. Müslüman kadının çalışmasına gerek yoksa evi idare etmesinin, çocuk yetiştirmesinin, kocasına yardımcı olup iyilik yapmasının daha iyi olacağına işaret vardır. Gerçekten de çalışan kadınların çoğu çok yıpranmakta,dışarısı için süslenmekte, çocuklarına,kocasına,evine yeteri kadar ilgi ve sevgi gösterememekte ve ailedeki görevlerini yapamamaktadır.
            Tecrübelerden ve acı hayat hikayelerinden açıkça anlaşıldığı gibi aşk ve evlilik, sadece pembe masallardaki veya aşk şarkılarındaki gibi sürekli bakışma, koklaşma, oyun oynama ve sevinçten havaya uçma değildir! Evlilik bir görev, sorumluluk, fedakarlık, sabırdır. İyi bir anne için 3 çocuk büyütmek zaten başlı başına zor ve kutsal bir görevdir. Babalar iyi bir çiftçi, anneler güzel ve verimli bir bahçe olmalıdır. Bir genç ortalama 25 yaşında evlendirilip evden gönderilse zaten kadının 30 yıllık esas işi var, demektir. Bir de başka işe girmişse ve bu işin eve taşan ilave görevleri varsa çalışan kadının en az 5 çeşit işi var,demektir. Bu sebeplerle ihtiyaç yoksa ev hanımlığı daha rahat ve aile için memnuniyet vericidir.

Çok Eşlilik Hakkında
            İslam Dini’nde ve Dünyadaki bazı toplumlarda erkeğe çok eşlilik hakkı verilmiştir. Kuran-ı Kerim’deki ayetin tercümesi şöyledir: 
Nisa Süresi 3.Ayet: “Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın (nikahlayın). Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”
Alemlerin Rabbi Allah c.c., çok eşliliğe izin verdiğine göre bazı insanların bunun hikmetini incelemeden,anlamadan bu ayeti inkar etmesi onu dinden çıkarır, insanı en güzel şekilde yaratan Yaratıcı’ya  saygısızlıktır! Bu konuda uzun tartışmalar yapmaya gerek yoktur. Dünyadan bir örnek verelim. Malezya gelişmiş bir İslam ülkesidir. Nüfusun çoğunluğunu Malaylar,Çinliler,Hintliler oluşturur. Malaylar arasında hukuk, İslam’a göre işler. Hükümet çok eşliliğe izin vermiş fakat bir şartı var; erkeğin birinci karısından sonra evleneceği her kadınla olan evliliğe önceki hanımının veya hanımlarının kabul etmesi şartı vardır. Geçinebilecekse izin verilmektedir. İşte sosyal düzende meseleyi aydınlatan lamba budur; anlaşırlarsa, geçinebileceklerse izin verilmektedir. Zaten Yüce Allah ta, çok eşliliğe izin verdikten sonraki beyanında “Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın.” Buyurmuştur.
Çok eşlilik, toplumların bazı dönemlerinde zaruri olmaktadır veya kaçınılmaz bir seçenektir. Savaş sonrası veya savaş olmasa da kadın nüfusunun çok olduğu dönemlerde, kadın kısır olduğunda, erkeklerin hanımlarının hasta,zayıf olup kadınlık ve ev görevlerini yapamadığı zamanlarda, erkeğin fazla cinsel arzulu kadının da herhangi bir sebeple erkeğe soğuk ve uzak olduğu ailelerde çok eşlilik ihtiyaç olarak görünür. Birisi, “Boşansınlar!” diyebilir. Bazen boşanmak ta yanlış veya zararlı olabilir. Bu tür durumlar yaşanmayınca pek anlaşılmıyor. Bu kadar açıklamanın yeterli olduğu kanaatindeyim.
            İnşaallah bu bilgiler ve tecrübeler hayatınıza yeni bir bakış açısı getirmiştir. Hepinize sağlıklı bir hayat, iyi bir evlilik ve salih evlat diliyorum. Hayatı  mutluluk  içinde tamamlayıp kurtuluşa ermeniz temennimdir.
Memduh ÖZCAN, Araştırmacı Yazar KONYA, 30.07.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder