26 Ekim 2013 Cumartesi

UZAK DOĞU’DAKİ GÖKKUŞAĞI

Yayın No:023


“ÇAĞDAŞ ÇİN” 2002

UZAK DOĞU’DAKİ GÖKKUŞAĞI

(PEKİN RADYOSU ULUSLAR ARASI KOMPOZİSYON YARIŞMASINDA ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ ALAN KOMPOZİSYONLARDAN BİRİ )


            İnsanlık tarihi kadar eski bir kültürel mirasa ve uygarlığa sahip Çin’de onlarca millet elele yaşamakta ve Uzakdoğu’da ‘Gökkuşağı’ gibi yükselmektedir.
            Dünyadaki en çok nüfusuna rağmen Çin büyük gayretler sonunda halkına standart iyi bir yaşama seviyesi sunmuş, önemli bir başarıya imza atmıştır.
            Çin malları dünyanın birçok ülkesinde vitrinlerde tanıdık kardeş bir ailenin ürünleri olarak herkes tarafından bilinmektedir.
            Aksiyon filmlerinin güler yüzlü kahramanı Jackie Chan evlerimize zaman zaman neşe katan bir aile dostu olmuştur. İyi yürekli ve kötülüğe fırsat vermeyen Jackie amcası ne zaman ekranda görünse, oğlum: “Aa, baba! Yaşasın, Jackie amca çıktı!” diye ne kadar seviniyor! Biz de aynı şekilde iyilik yolunda mücadele eden cesur ve kahraman dostumuzla gurur duyuyoruz.
            Çin’in birçok zorluklarına rağmen eğitimde yaptığı katkılar ve reformlar takdire şayandır. Bendeniz de yıllarca köylerde ve şehirde sınıf öğretmenliği yaptığımdan, bir gün video CD dükkanında Çin’de bir köy ilkokulundaki yaşantıyı anlatan “NOT ONE LESS” adlı filmi görünce çok heyecanlandım. Filmi izleyince aynen kendi anılarım canlandı. Dünyanın öbür ucunda da olsa benzer olayların, tecrübelerin, hatıraların yaşandığını görünce duygulandım. Temiz kalpli ve gayretli genç kız öğretmenin fedakarlığını izleyince, biz öğretmenlerin zor şartlar altında ne kadar fedakar ve sabırlı olarak eğitim tarlasına berrak alın terleri döktüğümüz dünyaya çok güzel yansıdı. Ve bu filmin 1999 Venedik Uluslar arası Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülü alması hepimizi onurlandırdı. Bu ders verici güzel filmi öğrencilerime izlettirmekten kıvanç duydum.
            Bundan başka Çin’in son yıllarda gerçekleştirdiği atılımları ve başarıları şöyle görüyorum: Çin güzel sanatlardan ağır sanayiye çok yetenekleri olan kendi halinde, biraz içe dönük bir aileydi. Utangaç genç bir sanatkar çok harika uçurtmalar yapmaktaydı fakat dışarıya çıkıp bunu tam olarak gösteremiyordu. Bir gün yarışmalara katılma zamanının geldiğini düşündü ve şahane, rengarenk uçurtmaların gökte süzülüşünü bütün insanların seyretmesini diledi. Dünya ailesinin barış içinde neşe ve mutluluklarının artmasından büyük kıvanç duyacaktı. Yağmur sonrası güneşli bir günde ‘Gökkuşağı’ altında sanatkar usta harika uçurtmasını uçurduğunda herkesin gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

                                                                                                          Memduh ÖZCAN
                                                                                                          Sınıf Öğretmeni
                                                                                                          21.12.2002
      


EĞİTİM ARACININ TEKERLERİ

Yayın No:020


EĞİTİM ARACININ TEKERLERİ
1. Sağlıklı Olma ve Yeterli Beslenme                          6. Uygun Çalışma Ortamı
2. İyi Bir Hafıza                                                          7. Ders Araç ve Gereçleri
3. İlgi/Merak                                                              8. Öğretmen ve Uygun Metot
4. Çalışma                                                                  9. Seviye Uygunluğu
5. Yeterli Zeka                                                           10. Huzur ve Mutluluk

                       

              
Öğrenim, insan hayatının en temel ve kaçınılmaz görevlerinden biridir. Öğrenme, beşikten mezara kadar süren, zaman ve mekanla sınırlı olmayan bir faaliyettir. Hayatı doğru ve güzel yaşamak için aile, çevre,okul ve insanın kendi iç dünyasında devam eden, yağmur alıp karşılığında güzel ürünler verme işine benzer.
            Herhangi bir bilgi ya da konuyu anlayıp bunun kalıcı olmasını sağlamak basit bir olay da değildir. Öğrenim için şartlar vardır. Aralarında derece farkları olsa da hepsi önemli ve gereklidir.
            Her birinin yüzdelik oranla ne kadar gerekli ve önemli olduğunu kestirmek zorsa da bazıları, hava, su ,ekmek hayat için neyse o kadar ihtiyaçtır. Bunlar: Sağlıklı Olma ve Yeterli Beslenme, İyi Bir Hafıza, İlgi/Merak, Çalışma.
            İyi bir örnek vermek gerekirse 10 tekerli bir kamyon düşünelim. Yaşamımız boyunca süren öğrenim ve eğitimi taşınması gereken bir yüke benzetirsek; Bu kamyonun rahat ve kolay yol alması için 10 tekere ihtiyaç vardır. Arkadaki takviye tekerlerden bazıları olmasa, kamyon zorlanarak ve riskli bir durumda yol alır. Fakat 4 ana tekerin kesinlikle olması lazımdır. Şimdi tüm bu şartları inceleyelim:
1-      Sağlıklı olmayan hasta bir insan devamlı acısını ve kederini düşüneceğinden öğrenmeye durumu uygun değildir. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” Vecizesi bunu güzelce açıklar.
2-      ‘Hafıza’, koruyan, saklayan demektir. Aynen bir kap, suyu nasıl saklıyorsa, hafızası çok zayıf olan bir kimsenin bilgileri, anıları dağılır gider. “İlmin afeti unutmaktır.” Atasözü unutmanın bilgileri yok eden felaket olduğunu gösteriyor. Hafızayı kuvvetlendiren besinler; Bal, siyah kuru üzüm, antep fıstığı gibi yiyecekler yenmelidir. Ayrıca vücutta demir ve çinko minerallerinin eksikliğinin de unutkanlığa sebep olduğu bildirilmiştir.
3-      İlgi /Merak: İnsanoğlunu yeni şeyler öğrenmeye, maceralara, keşiflere sevkeden itici bir güçtür. Dünyadaki birçok keşifler, merak duygusu sonucu olmuştur. Bir konuyu, varlığı merak eden, o şey dünyanın öbür ucunda, dağın tepesinde bile olsa gidip onu bulur. İlgilenmezse, gözünün önünde olsa görmez. Bununla beraber öğretilecek konular câzip hâle getirilmeye çalışılmalıdır. Günümüzde canlı, hareketli, göz alıcı sunumlar bu yüzden yapılmaktadır.
4-      Çalışma, herkes için gerekli bir görevdir. Hayatta başarılı olabilmenin ilk şartı çalışmaktır. Birçok faydalı buluşlar yapan Thomas Edison, dehayı tarif ederken: “Deha, yüzde bir ilham, yüzde doksan dokuz çalışmaktır!” diyerek bunun önemine işaret etmiştir.
5-      Yeterli Zeka: Her yaşta alınması gereken öğrenim için gerekli olan zekadır. Zeka yaşı 1-2 yaş düşük olanlar, belli bir normal yaştaki eğitim bir kısmını alabilirler. Belki bu bir bardağa, bir buçuk bardaklık su dökülmesine benzetilebilir. Ama 7 yaşındaki bir çocuğa 10-12 yaş grubunun öğrenmesi gerekenler verilirse, bunu hazmedemeyecektir. Zeka da doğuştan gelen bir özelliktir. Herkesin anlama ve kavrama kabiliyetinde farklılıklar vardır. Ünlü düşünür Mevlana Celaleddin, “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır!” diyerek, insanların seviyelerinin üstünde bilgi yüklemenin faydasızlığına dikkat çekmiştir.
6-      Uygun Çalışma Ortamı: Bir öğrencinin rahat ders çalışıp anlayabilmesi için ısısı, ışığı normal, gürültüden uzak, sakin bir yer olması, okumaya ve yazmaya uygun bir ortam olması gerekmektedir. Bazı evlerdeki gibi bir odanın köşesinde çalışan televizyon, bir köşede sohbet eden anne-baba-dede vs., diğer bir köşede bağıran, yaramazlık eden küçük çocukların bulunduğu gürültülü bir odada çalışılamayacağı gibi bir konuyu anlamak ta çok zorlaşır.

7-      Ders Araç ve Gereçleri: Atalarımız: “Kem âlet ile kemâlat olmaz.” Yani kötü araç gereçlerle gelişme olmaz, diyerek konunun önemini dile getirmişlerdir. Kitabı olmayan bir insan, dinledikleri ve izledikleri ile yetinecek, defteri olmazsa not alıp, onları okuma ve tekrarlama imkanı da olmayacak. Bazı âletler olmasa, benzerleriyle idare edilebilir, fakat bazıları olmadığında ise hiçbir şey yapılamayabilir. Kalem olmasa, deftere ne ile yazacaktır! Teknoloji geliştikçe seçenekler çoğalmaktadır, yine de her işin kendine uygun âleti olmadan başarılı iş yapmak çok zor görünmektedir.

8-      Öğretmen ve Uygun Metot; Tarih boyunca eğitimde önemli bir faktör olmuştur. Bununla beraber günümüzde uzaktan eğitim metoduna göre hazırlanmış kitaplar ve diğer eğitici araçlarla öğretim yapılmaktadır. Buna açık öğretim denmekte, normal zekalı insanlar bile bunu başarabilmektedir. Yine de öğretmenin devamlı açıklamalar yapabilmesi, merak edilen sorulara istenildiği zaman cevap verebilmesi, ipuçları sunması, canlı, hareketli bir yol gösterici olarak büyük önemi ve faydaları olduğu da kabul edilen bir gerçektir. Yeni araştırmalar ışığında öğretim metotlarında da gelişmeler olup uygulanmaktadır.

9-      Seviye Uygunluğu: Belli yaştaki çocuklar, kendi yaşlarına uygun öğretimi görmelilerdir. Eğitimin derece derece olması esastır. Bu, bir bebeğin beslenme gelişimine benzetilebilir; Önce sütle beslenir, sonra hafif gıdalar, daha sonra katı yiyeceklere alışır ve sindirebilir.Bir seviyede yeterli olmayanlar, üst seviyelere gittikçe daha çok zorlanacaklar, noksanlarını telafi etmezlerse, daha az konuyu , beceriyi kavramaya başlayacaklar.

10-  Huzur ve Mutluluk: Öğrenmeye hazır olacak bir kişinin gönül rahatlığı içinde ve kafasının dinç olması gerekir. Gerek ferdi gerek ailevi, sosyal dert ve problemleri olanlar kendini ders öğrenmeye olsun veya başka bir işe veremezler. Kafada ve kalpte o sorun hatırlandığı ve var olduğu sürece kendilerini o iş üzerinde yoğunlaştıramaz, dikkatini veremezler. Okuma, dinleme, izleme; hangi yöntemle anlatılırsa anlatılsın bilgi edinme oranı çok azalır. Sürekli çözüm bulunamayan ruhsal problemler ise, “Duvarı nem, insanı gam yıkar!” atasözünde ifade edildiği gibi ciddi ruhsal hastalık ve çöküntülere neden olur. Bu açıdan hayattaki çoğu meselede, rüzgarlara karşı direnen, fırtınadan sonra tekrar doğrulan ‘söğüt’ gibi olup, çoğu zaman hayata ümitle bakma alışkanlığını kazanmak gerekir!
            Sonuç olarak, bir başka açıdan bu temel şartlar, binanın alt yapısı kabul edilirse, sağlam temeller üzerine yüksek gökdelenler inşa edilebilecektir.
            Çocuklarımızın ve gelecek neslimizin, el ele ve dayanışma içinde, sevinçte ve kederde birlikte olarak aydınlık yarınlara ulaşmasını diliyoruz.
                                                                                                                                                                                                   Nisan 2002
                                                                                                                                                         Memduh Özcan

DÜNYADA SAVAŞLAR, OLAYLAR


Yayın No:019
DÜNYADA SAVAŞLAR, OLAYLAR 
BÖLÜM 2: 
(SAVAŞ ESAS İTİBARİYLE BİR SAVUNMA SANATIDIR; ZALİMLERE KARŞI SAVAŞ MEŞRUDUR...)

    Dünya tarihindeki savaşlar ve önemli olayların sebepleri incelendiğinde, insanların genellikle  ne için savaştıkları görülecektir. Sonuç olarak alınması gereken ibretler şunlardır:      

1- İnsanlar,milletler, açlık ve kıtlık gibi mazeretler hariç sahip olduklarıyla ve yaşadıkları ülkeyle yetinseler, dünyaya egemenlik hırsından kurtulsalar, savaşların önemli bir kısmı olmayacaktı. Bu tahakküm fikri de genellikle milletler güçlendikleri zaman ortaya çıkmıştır. 2. Dünya Savaşı'nda Almanya, Japonya, ABD'nin  durumunda olduğu gibi.      

2- İnsanlar doğruluğuna ve yüceliğine inandıkları sistemlerin, ideolojilerin, dinlerin hakim olması için de  savaşmışlardır. Ama tarih boyunca yaşananlar ve çeşitli yönlerden incelemelerin ışığında hangi sistemin   daha faydalı ve huzur getirdiği anlaşılacaktır.      

3- Tarihte her ne zaman yeni bir peygamber veya din ortaya çıksa, genellikle kötü gelenekleri ve alışkan- lıkları olan toplumlar karşı gelmişlerdir. Tarihteki en önemli ve ilginç olaylar peygamberlerin hayatlarında ve yaşadıkları toplumda olmuştur. Sosyolojik açıdan toplumların alıştıkları gelenekleri ve inanç tarzından yeni bir değişikliği kabul etmelerinin zor olduğu görülmüştür. Özellikle ilahi dinlerin çıkışlarında, insana ve topluma zararı olduğundan değil, azgın ve çıkarcı gruplar için inanmak veya dine hoşgörüyle bakmak tahammül  edilemez bir duygu olduğundan peygamberlere ve inananlara her türlü eziyeti yapmaya çalışmışlardır. Ama sonları hüsran olmuştur.      
4- Daha çok şey isteyen, hırs sahibi insanoğlunun bu tutkusu, mal ve menfaat için sömürme savaşlarına neden olmuştur. Binlerce yıl geçmesine rağmen Dünya'nın her yerinde çeşitli şekillerde hilelerle devam   etmektedir. İnsana acımayan materyalist ve çıkarcı insanlar, insanların duygularına ve gözyaşlarına değer  vermezler.      

5- Zulm, haksızlık, adaletsizlik hiçbir zaman uzun süre egemen olamamıştır. "Kendine yapılmasını iste- mediğin bir şeyi başkasına yapma!" prensibi de adalet konusunda bir ipucu verir. İyiliği ve adaleti savunanlar haksızlığa karşı mücadele etmezlerse, bir grup zalim, çoğu gafil, bencil, ihmalkar bir topluma egemen olup  zulmeder.      

6- Milliyetçilik olsun, ırkçılık olsun ; yani bir milletin, ırkın üstünlüğünü savunup diğerlerini küçümsemek, onlara egemen olmak istemek te İtalya, Almanya, Japonya'nın saldırılarında olduğu gibi mutluluk getirme- miştir.       

7- Geçmişte, peygamberler çoğu suç/günah işleyen topluma gelmişlerdir. Uyarılara kulak asmayıp, peygamberleri yalanlayıp inkar edenler, azgınlıklarına sapıklıklarına inatla devam edenler, ilahi felaketlere uğramışlardır. Bir azabın geleceğini Nuh Tufanı'nda olduğu gibi açıkça bildirmişlerdir. Bazı insanların kendine ne kadar yazık ettiğine çarpıcı bir örnek te şudur: "Nuh Peygamber ve kendine uyanlar gemiye binip yolculuk başlarken, yeryüzünü sular seller kaplarken oğluna son kez: "Oğlum, bize katıl, gel şu gemiye bin!"  dediğinde oğlu hala: "Ben dağa çıkar, kurtulurum!" diyerek kendine yazık etmiştir. Sonuçta gemidekiler  dışında kurtulan olmamıştır.      

8- Dini yaymak için de tarihte savaşlar yapılmıştır. Doğru bir dinin emrettiği savaş; saldıranlara karşı  yapılan savaş, fitne karışıklığın ortadan kalkması için yapılan veya zulme uğramaktan dolayı izin verilen savaşlardır. Hiçbir hakiki semavi dinde Yüce Yaratan çocukların, sivil kadınların, yaşlıların öldürülmesini veya esirlere işkence edilmesi gibi zulümleri buyurmaz, "Canlı cansız her şeyi yakıp yıkın!" denmez. Sadece orduların ve askerlerin savaşı vardır. İnsanların yanlış uygulamaları bir semavi dine veya peygambere maledilmemelidir. İnsanların kendi elleriyle değiştirdiği ve Tanrı sözü diye belirttiği ne vicdana ne adalete  uymayan hükümler Doğru ve Gerçek Din'in emri değildir. Tanrı insanlara zulmetmez, bir milleti veya sınıfı  üstün tutup kayırmaz. "Sen Dünya'nın efendisisin, diğerleri kölendir, onları sömür! " demez.      

9- Mezhep veya görüş farklılıkları da maalesef tarihte hem müslüman Batı Asya, Orta Doğu'da, hem de  hıristiyan Avrupa ve Amerika'da savaşlara neden olmuştur. Başka yapıda ve düşüncedeki insanları kabul edip hayat hakkı vermek insanoğlu için sahip olunması zor bir huy gibi görünüyor.      

10- İlk insanın çocuklarının hırs ve kıskançlık yüzünden kavga ettiği gibi, insanoğlu "En iyisi, en güzeli benim olsun, kötüsü, azı kardeşimin, komşumun olsun" diye hissettiği sürece çatışmalar devam edecektir. Hırs yerine kanaat, kıskançlık yerine gıpta edip kendimizin de güzel şeylere sahip olmaya çalışması daha  erdemli bir davranıştır.      Kötü huylar ve geleneklere güzel ahlak galip geldiği sürece huzur ve barış olacaktır. Esen Kalın! 
                                                                                                   Memduh ÖZCAN, Araştırmacı yazar
                                                                                                          Mart 2002  

18 Ekim 2013 Cuma

İNANÇ VE BİLGİNİN DERECELERİ, BİLİM - DİN İLİŞKİSİ


         

( Bu makale, Gerçek Dini ve Hayatın Sırrını Arayanlara Hediyedir )

Sevgideğer Okurlarla, 19. ve 20. yüzyıllarda revaçta olan akıl-bilim ve sadece bunu rehber edinerek İlahi dinleri göz ardı eden, inanmayan düşünce ile din arasındaki ilişkileri ve Kainattaki Gerçeği en güzel şekilde Yaratıcı’nın lütfuyla açıklamaya çalışacağız. Son ilahi din İslam’ı ele alarak konuyu inceleyeceğiz.

İnanmanın 4 derecesi vardır:

4. Derece İnanış; Bir haberci veya beğenip güvendiğiniz bir arkadaşınız, bir dağın ardında ateş olduğunu söylese, siz kalpten duygunuza, altıncı hissinize göre ona inanabilirsiniz. Bu tür inanışta şüphe yoktur ve kanıt istenmez. Görünmeyen, gizli aleme ve kolaylıkla algılanmayan varlıklara inanma böyledir.

3. Derece İnanış; Dağın ardında ateş vardır; fakat uzaktan bu ateşin dumanı görünür. Bu bir işaret ve kanıttır. İnsan buna bakarak orada ateşin varlığına inanır.

İşte Yaratıcı’nın varlığını bu dünyadaki delillere bakarak hissediyor ve inanıyoruz. Mesela Asya’da yaşayan ve Avustralya’ya hiç gitmemiş bir kimse, fotoğraflara, kitaplardaki bilgilere, gidenlerin anlattıkları veya rivayetlerin çokluğuna göre Avustralya’nın varlığına inanır. Evrendeki çoğu şeye inanma bu şekildedir.

2. Derece İnanış; Kişi bizzat dağın ardına gider ve orada ateşi görür. Yakından algılar. Bu ikinci derece inanmadır. Yine de kesinlik olmayabilir. Göz, algı yanılabilir. Şahit olunan birçok olay gerçek olabilmekle beraber bazı kişiler insanları aldatmak için oyun, yapay bir sahne sergileyebilir. Şeytani cinlerin oluşturduğu normal ötesi olaylara ve varlıklara da ‘istidrac’ denilir; bunlar,mucizelerden ayırt edilir!

1. Derece İnanış; İnsan bizzat ateşin içine girer, yanar, yakıcılığını hisseder. Bütün duyu organlarıyla bunu hisseder ve şahit olur. Bu gerçek bilgi ve inanıştır.

Şimdi de aynı bilgi ve inanç derecelerini, ilahi dinleri tebliğ eden peygamberlere ve kutsal kitaplara inanmanın değerlendirilmesinde inceleyeceğiz:

Peygamberler yaşadıkları toplumda dürüst, seçkin ve güvenilir insanlar olduklarından onlardan kanıt, insan gücünün üstünde mucizeler istemeden de kendilerine ve bildirdiklerine inananlar olmuştur. Bu 4. derecedir.

Tarih boyunca peygamberlerin ve kutsal kitapların haber verdiği Bir Yaratıcı’nın varlığı, Kıyamet Günü, Öldükten Sonra Diriliş, Gelecek Dünya’nın varlığı, Kader gibi gerçeklere dair dolaylı kanıtlar, işaretler, 3.derece inanca girmektedir. Bu konularda çeşitli ve geniş tespitlere müracaat edilebilir. Örneğin bazı öngörülü insanlar gelecekteki bazı olayları doğru rüyayla veya ruhsal keşifle görürler. O, gerçekleştiğinde bu kaderi ispatlar.

Peygamberlerin, dürüst, güzel ahlak sahibi, güvenilir ve bilginlik gibi değerli ahlaki meziyetlerinin yanında Tek Yaratıcı’nın elçisi olduklarını ispatlayan, üstün bir Gücün ve Sistemin varlığını gösteren mucizelere inanmak ise onların karşılarındaki şahit olanlar için 2. derece inançtır. Mesela İsa Peygamber, halkın gözü önünde bazı ölüleri mucize olarak diriltmiştir. Bu Diriliş Günü’ne delildir.

İnsanlar öldükten sonra Gelecek Dünya, Diriliş, Cennet, Cehennem, Melek gibi varlık ve olayları gördükten sonra kesin bilgi ve inanca sahip olacaklar, bu 1.derece inanç sayılır; ama Öbür Dünya’daki bu inanma fayda vermeyecek. Çünkü imtihan için yaşanan hayat bitmiş, insanoğlu bunca ipuçları ve kanıtları gördüğü halde Gerçeği anlayamadığı ve inatla inanmak istemediği için sınavı kaybetmiş olacak!

Aslında inanmak kalple ilgili bir duygudur. Beş duyunun ötesinde “Altıncı His” tir. Düşünür Robert Braun’un şu vecizesinde de önemli bir ipucu vardır: “Bir insanın anlayışı sınırların ötesinde olmalıdır. Yoksa Cennet niye var olsun ki !”

Dikkat edin, insanların hayatta sahip olduğu çoğu bilgi veya inancı bir veya iki kaynağa dayanmaktadır: Bir Tv yayını, bir-iki kitap, sevdiğiniz ve güvendiğiniz arkadaşlarınızın verdiği haberler!

Aileyi düşünelim: İnsan bir ailede doğar, büyür. Anne-babası ona bakıp sevdiği için herkes onlara inanır, güvenir, hemen hemen bütün insanlar anne-babasının dinine taklitçilik duygusuyla tabi olur. Anne-baba ile çocuklar arasında benzerlik olur, kalpten bir duyguyla, altıncı hisle onların gerçek anne-babası olduklarına inanır, hastaneye gidip tıbbi testler yapmazlar. Şüpheleri varsa tıbbi incelemeler yapıp kanıt bulurlar. Dünya ve Evren de başıboş değildir, sahibi vardır. Büyük bir aileye benzer: Evren’de karşılıksız bir çok nimet bize veriliyor, hem de bizim gücümüz ve kontrolümüzün dışında! Bütün Evren’in insanlığa hizmet için ölçüyle yaratıldığını hissediyorsunuz. Bize hava, su, yiyecek, ışık, ısı, giysi malzemesi, akıl, ruh veren, Kainatı Yaratan bir Yaratıcı’nın işaretleri çevremizi sarmış. O, Evren’i yönetmektedir, O’nun elçileri hayatın anlamını ve hayat tarzını bize açıklamışlardır Biz O’na doğrudan altıncı hisle de inanabiliriz, delillere ve işaretlere dayanarak ta inanabiliriz.

         Bir de şu hayret verici örneği düşünün! İslami bilgiler ve Nuh Tufanı tarihi göz önüne alınarak son Adem Baba’dan türeyen insanlığın 13 bin yıllık tarihinde insanoğlu, farz edelim ki 1 milyon ürün ve eşya üretmiş olsun. Dünyada hiç kimse 1 tane bile eşyanın, makinenin kendi kendine oluştuğuna herhalde inanmaz. O halde Evren’deki milyonlarca mükemmel varlıklar, peygamberlerin ilahi, edebi mesajı, onların insanlığa sundukları ve mucizeler, bir Sanatkarın olduğunu ve tüm bunların Gerçekliğini gösterir, değil mi?

Yaşadığımız hayatta akıl ve bilim Gerçeğe ulaşmada, Evren’in Yaratıcısını bulmada sadece araçtır, yol gösterir fakat az sonra da bilim felsefecisi Karl R. Popper’in de ayrıntılı açıklayacağı gibi mutlak ve yanılmaz bir yol gösterici değildir. “Büyük şeyler küçük ipuçlarıyla bilinir.” Atasözünde açıklandığı gibi Kainattaki önemli gerçekleri keşfetmede bilim ipuçlarını topluyor. İnsan aklı ve onun sonucu bilim, insanın hedefi ve taparcasına sevdiği varlık olamaz! İnananlar için İlk insan Hz. Adem bütün isimleri, bilgileri ve rehberliği Yüce Allah’tan almış ve O’nun açıklayıcı elçisi olarak insanlığa bildirmiştir. Ormanda, ıssız bir dağda doğup bırakılan bir insan anne-baba, öğretmen gibi eğitici ve bakıcılar olmadan kendi aklıyla ne derece hayatını devam ettirir ve hayatın gerekli bütün bilgilerini öğrenebilir!

Ayrıca herkesin şahit olduğu gibi bilimsel bulgular ve ölçümler devamlı değişebiliyor. Bugün veya bu yüzyılda ‘doğru’ bildiğin bir şey yarın yanlış olabiliyor. Eskiden Samanyolu’nda 100 milyar yıldız ve Evren’de 100 milyar galaksi hesaplandı, deniyordu, son araştırmalar her birinde 200 milyar olduğunu söylüyor. Hem de iki katı! Eskiden ve hala bazı fen bilimi kitaplarında ışığın,ağırlığı olmadığı ve boşlukta yer kaplamadığı için madde olmadığı bildirilirken, Einstein daha 20. yüzyılın ilk yarısında ışığın bir kütlesinin olduğu ve çekim alanının etkisinde kaldığını dolayısıyla madde sınıfına girdiğini ispatlamıştır. Kısacası araştırma ve bilim her zaman insanlığa faydalı olacak ama yanılmaz yol gösterici olamayacak.

İslam’ın doğuşundan bugüne 1400 küsur yıllık tarihinde İslam‘ın öğretileriyle, ittifakla ve çoğunluk tarafından kabul edilen ve tespit edilmiş bilimsel sonuçlar çakışmamıştır. Keşifler ve buluşlar İslam ‘ın haberlerini doğrulamıştır. Bu da onun Hak Din olduğunu gösterir. Bakınız! İlk emri “Oku!” olan ve 275 ayette “Düşünmüyor musunuz?” diyen ve 200 ayette de “Düşünmeyi emreden” bir din ve kitaptan daha fazla insanı araştırmaya, bilime ve ilerlemeye teşvik eden kaç sistem vardır?

Gayba yani görünmeyen, bilinmeyen aleme inanan insanlar zaten kanıtlar istemezler çünkü inanmak kalple ilgili bir iştir. Fakat kanıt isteyerek inanmak isteyene de kanıtlar her taraftan aksetmektedir!

19. ve 20. Yüzyılda büyük merak konusu olan “Kainatın Bir Başlangıcı Olduğu veya Olmadığının hangisinin doğru olduğu bilimsel olarak ispatlandı!!! Yani Big Bang (Büyük Patlama)!

Max Planc’n açıklamasını hatırlayalım : “Bugün ne yazık ki, bazı insanlar doğa bilimlerinin artık din ile hiçbir ilgisi kalmadığını zannederler. Halbuki bu, çok yanlıştır. Bilakis doğa bilimleri dini inanç ve düşünceleri takviye ederler.”

Ateist bilim adamı Anthoy Flew tespit edilen bu gerçeği itiraf etmiştir: “*Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir. Kainatın bir başlangıcı olduğu iddiasını...”

         Kainatın yaratılışı Kur’an’da Enbiya Süresi 30. ayette şöyle bildirilmişti: “İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?”  Bu ayette 4 önemli nokta dikkat çekiyor!

İslam’ın temel kaynakları Kur’an ayetleri ve Peygamber hadislerinden bazıları  bilimsel mucizedir, uygarlık, bilim ve teknoloji geliştikçe şüphesiz inananlar değil de kanıt isteyenler ispatlandığına ikna olacaklardır.

Birincisi; Göklerle yerin  tek bir noktadan yaratıldığına işaret var. Bütün Evren tek noktadan patlayarak çıkmıştır. Sonra gaz kütlesi halindeyken zamanla, bu gaz kütlesinden küreler halinde parçalar kopmuş ve uzay boşluğuna fırlamıştır.

İkincisi; Her canlının sudan yaratıldığını bildirir. Bugün de tespitler böyledir. Dünya’da denizler ve okyanuslar meydana geldiğinde, suda yosunlaşma ile başlayan canlılar ilahi kanunlara göre gelişmiştir. Allah en mükemmel canlı türü olarak da yine içinde suyun bulunduğu özel bir çamurdan insanı yaratmıştır.

Üçüncüsü; Yüce Allah, inkar edenlere seslenerek bu iki bilimsel olaya işaret ediyor ve “düşünmediler mi?” diye bu olayları düşünmelerini istiyor. Yani burada bilimsel keşifler Yaratıcı ve gerçeği bulmada araç ve yol gösterici oluyor!

Dördüncüsü; Bir olgu ve gerçeğe dair kanıtlar sunulduktan sonra bile yine de inanmayabileceklerine işaret var!

         20. Yüzyılın  fizikçi bilim adamı Albert Einstein dahi her zaman din-bilim ilişkisini ve birbirini desteklediğini önemle belirtmiştir:

          “Tabiatı araştıran herkes, bir çeşit dini saygıyı, Allah’ın kudretini keşfeden kaşiftir.”

Louis Pasteur ise, bütün buluş ve keşiflerin insanı Yüce Sanatkar’a götürdüğüne hayran olur: “Bilim insanı Allaha götürür.”

Şimdi de ünlü bilim felsefecisi Karl R. Popper’in bilim hakkındaki açıklamalarını inceleyelim:

*Bilimsel teoriler hep varsayım olarak kalacaktır. Çok iyi oluşturulmuş bir teori bile daha iyi bir teoriyle yer değiştirebilir. Teoriler doğrulanamaz ancak pekiştirilebilir. Bir teori sınamalara karşı durduğu sürece pekiştirilmiş olur. Bir teorinin doğruluğundan değil de pekiştirilebileceğinden söz edileceği için, kesin bilgi, eski bilimsel ideal olan episteme bir puttur. Bilimsel objektiflik, bilimsel önermelerin hep deneme niteliğinde olmasını gerektirir. Bilimsel bir teori, asla, kesinlikle kabul edilmiş veya kanıtlanmış diye görülmemelidir. Bütün teoriler varsayımdır, tümü yıkılabilir. Bilim varsayımlardan oluşur. Her şey kestirimseldir, hiçbir bilgi kesin değildir. Ne subjektif ne de objektif bilginin kesin olduğundan söz edilebilir.

Bilim, rasyonel bir “mutlak doğru” yu temsil etmez. Aksine, ancak yanlışlanabilir, yani deney veya sınama yoluyla kontrol edilebilir olması halinde bilim sayılır. (Karl R. Popper; Avusturyalı Bilim Felsefecisi)

*Bilim, rehber değildir. Hele yanılmaz ve sınırsız bir yol gösterici hiç değildir. Ahlaki ve siyasi tercihlerimiz bilim kadar, belki daha fazla önemlidir. Bilimin insana hükmetmesi, bilim adına baskı rejimleri kurulması çağına girilmesi yanlıştır.”  (Karl R. Popper: Avusturyalı Bilim Felsefecisi)

*Gerek din, gerek doğa bilimleri, bir muazzam Yaratıcı olmadan bu dünyanın kurulamayacağını kabul ederler. Doğa bilimlerin bulduğu bütün yenilikler, bu muazzam Yaratıcının varlığı ve büyüklüğü hakkında birer belgedir.     (Max Planc)

         Gayb, yâni görünmeyen, normal duyu organlarıyla algılanmayan âlem ve varlıklara inanma konusunda hayattan şu ipucu veren  ve açıklayıcı örneği verebiliriz: Bundan 500 yıl önce 1500 yılında, çeşitli aletlerle mikroplar ve virüslerin tespit edilmediği zamanda, bunların varlığından bahsedilseydi, bu “varsayım” sayılacak “gerçek” kabul edilmeyecekti. Halbuki onlar vardı ve gerçekti. İspat edilince yaygın bir gerçek oldular. Nitekim 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin, “İnsanlarda hastalıklara çok küçük görülmeyen canlıların neden olduğundan” bahsetmişti. O, normal duyu ötesi algıyla, kalp gözüyle, ruhen yücelerek veya halkın duymadığı bir metotla bunu keşfetmiş olmalıydı.

 

         Ayrıca 200 yıl önce 1800’de bazı insanların günümüzden daha erken imkanları olsaydı ve dünya insanlarına görülmeyen kozmik ışınlardan, insanın ses ve görüntüsünü ortaya çıkaran radyo ve televizyon sinyallerinden, bandların üzerinde çeşitli seslerin saklı olduğundan  bahsetseydi, dünyanın çoğu bunu “hayal, varsayım” olarak kabul edecekti. Ama onlar vardı. İnsanlık o bilgi ve teknolojiye sahip olmadığı için onları yok sayardı.

         Bundan başka, astronomlar evrendeki yıldızların varlığından  ancak o yıldızın ışığı Dünya’ya ulaştığı zaman, hatta milyarlarca ışık yılı sonra varlığından haberdar oluyorlar. O yıldızlar, çok uzaklarda vardı, ondan bir işaret te yoldaydı, ancak Dünya’ya ulaştığı zaman herkes tarafından bilindi. Eğer ışık hızından hızlı bir varlık Evreni dolaşsa daha önce bazı şeyleri algılamış ve bilmiş olur. Duyu ötesi algı böyle bir şey! Işık hızından hızlı varlıklar, ayrı bir inceleme konusudur.

         Kâinattaki binlerce gizli ya da keşfedilmeyi bekleyen gerçekleri bulup inanmak için, insanlığın binlerce yıl geçmesini beklemesi veya öldükten sonra görmesi mi gerekiyor !? İşte, dünyadaki imtihan hayatının sebebi budur!

Bazı haberlerin veya ölümden sonra bir musibetin veya kurtuluşun gerçekleşeceğine inanmak için ipuçlarına, delillere veya kıyasa dayalı iman yetmez mi? Hâlbuki siz hayatta birçok şeye, doğru sandığınız bir iki delile, ipucuna veya yaygın bir söylentiye göre inanıyorsunuz. Gerçekleri açık fikirli ve önyargısız olarak değerlendirmeliyiz.

         Öte yandan, her zaman materyalist ve dinsiz insanlar bile dünyada doğa üstü, normal ötesi, açıklanamayan olayların ve varlıkların olduğuna şahit olmuşlar, “sadece maddeye inanıyoruz” dedikleri halde akıl, ruh, rüya gibi soyut varlıkların, somut olarak tespit edilmemiş varlıkların varlığına inanmışlardır. Hiç rüya görmeyen birine göre de ‘rüya’, bir hayal, sadece bazı insanların algıladığı için var dediği maddi olmayan bir şeydir! Göz olmadan görmeye en güzel örneklerden biridir.

         Son olarak son peygamber Hz.Muhammed (a.s.)’ın tebliğ ettiği semavi din İslam’ın doğruluğunu ispatlayan birkaç kanıt sayalım:

         *Aslında bütün peygamberlerin dürüst, güzel ahlak sahibi,adaletli olması ve büyük suç/günah işlememeleri ilk kanıt sayılır. Dürüst insanlar, doğru haberler verir.

         Peygamberliğe delil sayılan mucizeler ise bazan gerektiği için gerçekleşmiş, bazan da inkarcılar kendileri istemiştir. İşin garip tarafı ve insanoğlunun iki yüzlü,nankör karakterini gösteren durum, istenen mucize gerçekleşince yine inkar etmeleri, “Bu, bir sihirdir!” deyip döneklik yapmalarıdır.

         **Yüce Allah, özellikle okuma-yazma bilmeyen Hz.Muhammed’i peygamber olarak görevlendirmiştir ki bazı insanlar, “Kur’an’ı o yazmıştır” diye iddia ederlerse, iddiaları geçersiz olsun! Edebiyat harikası Kur’an, İslam’ın en büyük mucizesidir. Kıyamete kadar korunacağı vaad edilmiştir.

         ***İslam’ın doğruluğuna bir diğer delil,M.S. 621 yılında Mekkeli putperestlerin (müşriklerin) kendi istediği Ayın ikiye bölünme mucizesidir. Müşrikler, Hz.Muhammed’e, “Eğer sen gerçekten peygambersen, bize Ayı, yarısı Ebu Kubeys Dağı, yarısı da Kuaykıan Dağı üzerinde görülmek üzere ikiye ayır! “ dediler. Hz.Muhammed, “Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” diye sordu. Müşrikler,“Evet, iman ederiz.” Dediler. Müşrikler, Ayın dolunay olduğu, Ayın ondördüncü gecesinde, Ayın ikiye ayrıldığını gördüler. Her taraftan gelenlere sordular. “Evet! Onu biz de öyle gördük! Ayı ikiye yarılmış gördük!” dediler. Fakat müşrikler iman etmekten, Müslüman olmaktan yüz çevirip, “Bu, olagelen bir sihirdir!”, “Ebu Talib’in yetiminin sihri semâya da tesir etti.” dediler.

         ****Bundan başka M.S. 13 Mart 624’te putperestlerle-Müslümanlar arasındaki ilk savaş olan Bedir Savaşı’nda 3000 melek âniden belirmiş, Müslümalara yardım ederek savaşmıştır. Binlerce kişi birden ortaya çıkan, güzel ve güçlü, 3000 tanımadığı savaşçıyı görüyor ve peygamberin ilâhi yardım isteme duasına da şâhit oluyor; bu da büyük bir mucize ve delildir! Yoksa 313 Müslüman, 3000 putperesti nasıl yenebilirdi !?

         Dünyada birçok kişinin merak ettiği,“Bu kainat ve insan ırkı niçin yaratılmıştır?” sorusuna cevap olarak İslam Dini’nde bildirilen şu kudsi hadisi  sunacağız, Yüce Yaratıcı Allah şöyle açıklamıştır:“Ben, gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, mahlukâtı (yaratılmış varlıklar) yarattım.”(Acluni, Keşfü’l Hafa, II /132)  

          Sona gelirken olaylara ve gerçeklere inanıp inanmama konusunda dikkat çekici iki özdeyişi burada hatırlatmak istiyorum:

Franz Werfel diye bir düşünür demiş ki, “İnanan bir kimse için delil gereksizdir; inanmayan bir kimse için ise açıklama imkansızdır!”

 “İnsanların çoğunun olağanüstü olaylara inanmamasının nedeni, kâinatı yeteri kadar incelememeleri veya kendilerinin mucize, keramet benzeri normal ötesi olay yaşamamasıdır.” (Yazar Memduh Özcan)

Tüm uygarlıkların üstünde daima bir Üst Sistem var. Semavi dinlere inananlar için bu Allah ve meleklerden oluşan sistemdir. İnsanlık doğuşundan beri, evrenin hatta evrenlerin sahibi olan Yüce Yaratıcı ve Yüce Âleme erişme çabası içindedir. İnsanların, Tanrı’nın bildirdiği gerçeğe ulaşmasında en büyük engeller, zalim ve inkarcı krallar, baskıcı gelenekler, insanları-cinleri çok etkileyen menfaat ve korku duygusu, kötü alışkanlıklardan ve hayat tarzından kolaylıkla kurtulamamalarıdır... Yer altındaki tatlı suyun, yeryüzüne çıkıp okyanusa ulaşması için çıkış yolları arayıp yılmadan yolculuğunu tamamlaması gerekiyor!..  

Gerçeğe ulaşmanız dileğiyle hoşça kalın!            

Hazırlanış Tarihi: Aralık 2001

Memduh Özcan, Öğretmen Yazar

E-Posta Adres: memduh.ozcan@yaani.com  

DEGREES OF BELIEF AND KNOWLEDGE...

Article No:018

DEGREES OF BELIEF AND KNOWLEDGE,

SCIENCE-RELIGION RELATION

                

           DEGREES OF BELIEF AND KNOWLEDGE, SCIENCE-RELIGION RELATION

(This article is a Gift to Those Who are Looking for the True Religion and the Secret of Life)

With dearable readers, we are going to explain mind-science which were in vogue in 19. and 20. century and the relationship between unbelieving ideas that get only them as guide, disregarding psalm religions and the truth in Universe with favor of Creator. We are going to examine the subject considering with the last psalm religion Islam.

            There are 4 degrees of belief:

4th Degree: If a reliable friend of yours or a Messenger says that there is a fire beyond a mountain, you may believe him hearty , with your sixth sense. In this kind of belief there is no doubt and no proof is asked. Belief to unseen, secret world and easily unperceivable existence are this kind of belief.

3rd Degree: There is fire beyond the mountain but the mist of fire is seen far away. This is a sign and proof. Man believes that there is fire by considering this. Thus we feel and believe the existence of God by considering evidences in this world. For example, a man living in Asia but who never gone to Australia believes Australia in photos, data in books, narrations and according to majority of rumors. Most belief in Universe are like this.

2nd degree: Man, in person, goes beyond the mountain and see the fire, perceives closely,this is second degree belief. Nevertheless there may not be definiteness, eye and perception may be mistake.

            1st Degree: Man, in person, goes in fire, burns, feels burning . He feels with all his sense organs and witnesses. This is a real knowledge and belief.

            Now we are going to examine the degrees of same knowledge and belief in evaluating beliefs to holy books, prophets who convey psalm religions:

Because prophets are  honest, distinguished and reliable people in society which they live in,there have been believers in them and their states without asking them proof and miracles which surpass  human power. This is fourth degree.

            Belief in the evidences, signs, scientific discoveries relating to the facts such as the existence of a Creator which the prophets and holy books notified throughout history, Doomsday, revival after death, the existence of next world, fate is respected in third degree belief. It is possible to apply to various and comprehensive fixings in these topics for reference. For example, some prescient people see certain future events through true dreaming or spiritual exploration. It proves this fate when it happens.

            In addition to the valuable moral virtues of prophets such as honesty, good morals, trustworthiness, and wisdom, believing in miracles that prove that they are the messengers of the Single Creator and that show the existence of a superior Power and System is a second-degree belief for those who witness them. For example, Jesus Christ resurrected some of the dead in front of the public as a miracle. This is evidence for the Resurrection Day.

           After people die, they will have certain knowledge and belief after seeing beings and events such as the Future World, Resurrection, Heaven, Hell, Angel, this is considered 1st degree belief; but this belief in the Afterlife will not help. Because the life lived for the test is over, human beings will have lost the test because they could not understand the Truth even though they saw all the clues and evidence and stubbornly do not want to believe!

 Actually ‘to believe’ is a sense concerning the heart. ‘Sixth sense’ beyond the five senses. There is an important clue in philosopher Robert Braun’s that maxim: “A person’s understanding have to be beyond the limits . Otherwise, why does the Paradise exist!”

            Notice, most knowledge and belief that people have in their life basis on one or two origin: A Tv program, a few books, some news from your loved and trusted friends!

            Now let’s think about family, man is born and grows in a family. For parents look after and love him/her, everyone rely and believe on them, approximately all people have an idea of taking his/her parents as a model in their religion. There are similarities between parents and children, children believe with heart and sixth sense that they are his/her real parents, They don’t have medical tests made. If they have suspected they make medical inspect and get proof. World and Universe are not unconfined, they have an owner. Like a large family: A large number of blessing are present to us complimentary, besides out of our control. You feel that the whole Universe is created in measure for service to human being. The Signs of Creator of Universe who bestowed us air, water, food, light, heat, material for clothes, intelligence, spirit have surrounded us. He controls the Universe. His messengers explained life meaning and way of life to us. We can believe him directly with our sixth sense or we can believe him due to evidences and signs.

            And think this amazing example: According to objective findings, Considering Islamic information and the history of Noah's Flood, in the 13 thousand-year history of humanity derived from the Father Adam, assume that one million products and things are produced by humans. No one in the world can believe that even one thing or machine is formed by itself. In this case millions of perfect presents, prophets’ psalm , literary messages and their miracles to human being shows that there is an artist and all these are real, isn’t it?

            In our life, intelligent and science are only vehicles to reach the truth and to find the Creator of Universe, guides but according to a science philosopher Karl R. Popper: It isn’t an absolute and infallible guide as he will explain in details in the following. As explained in the proverb “Big things are known with the help of small clues.” Science collects clues to discover the important facts in the Universe. Human intelligent and its result science can’t be human’s target and idol as much to be adored. According to the believers, first man Prophet Adam took all names, information and guidance from Lofty God, and informed people as an explanatory Messenger  of God. A man who was born and left in a lonely mountain in a forest, how he/she spends his life with his intelligent without growers, educators like parents, teacher   and how can he/she learn all necessary information of life!

            Also as everybody witness scientific findings and measures are changing continuously. Today or in history something that you know it true can be wrong tomorrow. It is said that in early years ,it was reckoned that 100 billion stars existed in the Milky Way ,and in Universe there were  100 billion galaxies, recent researches shows that in each has 200 billion, furthermore twice! As it has been notifying in the past and still in some books for natural sciences  that  the light isn’t a substance because of it hasn’t got weight and not occupied a place in space, whereas Einstein proved that ligt has mass and influenced by the gravity area in the first half of 20. century, thus he had proved that light was  in material category. In brief, science and researches will help people every time but won’t be able to be infallible guide.

           In the 1400-odd-year history since the birth of Islam, the teachings of Islam, the scientific results accepted and determined by the alliance and the majority have not coincided.. Discoveries and findings verifies Islam’s messages, this shows that Islam is the right religion. Look! How many systems are there that encourage people to research, science and progress more than the religion and the holy book which has its first command “read!” and asks that “Don’t you think?” in 275 verses and orders to think over in 200 verses?

            People who believe in unseen and unknown world don’t want proof because belief is related to heart. But who wants to believe but asks proof, the evidences exist and are being discovered all around.

            In 19th and 20th century, the reality that arouse great interest about  either Universe has a beginning or not and which one  is right ? is proved scientifically: That is Big Bang.

            Let’s remember Max Planc’s explanation: “Unfortunately today some people assume that natural sciences now hasn’t relevance with religion. Whereas this is a wrong idea, on the contrary natural sciences strenghten religious belief and ideas”.

            The atheist scientist Anthony Flew confessed this proved reality: “Big Bang model is quite bothering. Because science proved a claim that defended by religion sources. The claim that Universe has a beginning.

            The creation of Universe had been notified in 30th Verse; Sura’h Enbiya of The Koran like that: “Haven’t deniers seen  that  the skies and the earth were joined together, then we ripped them from each other and we did made everything living from water! Don’t they believe in after all?” In this verses 4 important points attract:

 Islam’s basic sources; Koranic verse and some words of prophet are scientific miracles. As civilization, science and technology take progress, not believers but those who ask proofs will surely be convinced that their truth are proved.

  First is that : There is a sign that the heavens and the earth were created from one dot (piece). The whole Universe has been popped out from one dot. Then while it was a gas mass, parts in sphere shaped broke off and flied off into space cavity.

Second is that: Informs creation of every living thing from water. And the fixings of today are also like this. When seas and oceans come into existence, living ones coming into existence with getting mossy in water grew up in psalm laws. The God did created human from a Special mud that contains water as the most excellent living type.

  Third is that: Lofty God points out this two scientific facts calling to unbelievers and want them to think these events saying that “Haven’t they thought?” In other words, here scientific discoveries substitute for vehicle and guide to find the truth and The God.

Fourth is that: Even after the proofs about an event and fact are presented, there is a sign that they may not believe.

            Even Albert Einstein , physicist scientist of 20th century, stated  religion-science relation taking into consideration and they back up each other everytime:

“Everybody who searches nature is an Explorer who perceives a kind of religious respect, The God’s power.”

           As for Louis Pasteur, he admires that all findings and discoveries lead person to Lofty artist: “Science leads human to God.”

            Now let’s examine famous science philosopher Karl R. Popper’s explanations about science: Scientific theories will always exist as hypothesis. Even a  pretty well theory constituted may exchange with better theory. Theories can’t be verified but can be supported. As long as a theory withstands tests, it is supported. Because it can be mentioned for a theory about it can be supported, not about its truth , the certain knowledge; old scientific ideal named episteme is an idol.

Scientific objectiveness always needs scientific propositions to be always in characteristic of experiment. A scientific theory should never be regarded as accepted definitely or proved. All theories are hypothesis, all can be abolished. Science is consisted of the hypothesis. Everything is conjectural, no knowledge is definite. It can’t be mentioned that neither subjective nor objective

knowledge is certain. Science doesn’t represent “rational absolute right”.  On the contrary, it is regarded as science in case it is possible to be error, in other words it can be controlled by experiment and testing. (Karl R. Popper; Austrian Science Philosopher)

His other speech is so: “Science isn’t a guide. Especially it isn’t an unlimited and infallible guide. Our moral and political preferences are important such as science, perhaps more important. It is wrong that science rules people, reaching the era of establishing oppressive regimes on behalf of science.” (Karl R. Popper)

            Both religion and natural sciences accept that without a Great Creator this world can’t be formed. All innovations that natural sciences discoveried is an document about Creator’s existence and highness. (Max Planc)

            We can give those explanatory examples that gives clues from life about belief in the Unseen world which isn’t perceived  with normal sense organs and existences: 500 Years ago, in 1500, when germs and viruses were unfixed by various devices, if it was talked about their existence, that would have regarded as hypothesis and wouldn’t have approved as fact. Whereas they were available and real.   When they were fixed they became known fact. Akşemseddin who is the teacher of Sultan Mehmed has mentioned that very small and unseen living beings cause disease of humans. He must have discovered it by extrasensory perception, by the eye of the heart, by spiritual exaltation, or by a method that the public had not heard of.

            Moreover, 200 years ago in 1800 if some people had early means and they have been told to world people on which unseeing cosmic rays, radio and TV signals revealing human’s voice and picture, different voices have been concealed on tapes, almost all the world would regard this information as “hypothesis, imagination”. But they were available. Because humanity had not the knowledge and technology of that, they would regard them nonexistent.

            Other than this, astronomers are being informed of stars’ existence in the universe just in case  light of those stars reach the Earth, that is to say, after billions of light year. Those stars were available far away, a sign of them was coming, however when it reached the world, that has been known by everybody. If a being faster than light toured around Universe, It would have perceived and known some things earlier. The sixth sense, clairvoyance is like this! The faster beings than light speed is an different topic of study.

            Is it necessary for mankind to wait that thousands of years pass or to see, witness after death to find and believe in thousands of facts which are secret or waiting to be discovered in the Universe? Here it is; This is the reason for the test of life in the world. Isn’t belief based on the clues, proofs or in comparison enough in order to believe in truth of some news or a disaster or salvation will come true after death? Whereas, you are believing in many things in life considering one or two proofs, clues, or common rumour which you regard them as true. We should overconsider about facts as broadminded and with no prejudice.

           On the other hand, even materialist and irreligious people did witnessed everytime that meta-physic, paranormal, unexplained, unidentified events and beings have come true, they have been believed in the existence of abstract beings, unfixed as objective such as mind, spirit, dream although they said that they only believed in material things. According to someone who never sees dream, dream is an imagine, something non-material some people mention about its existence because they perceive it. This is one of the best  examples for seeing with no eyes.

Finally, let's count a few pieces of evidence proving the truth of Islam, the divine religion conveyed by the last prophet, Prophet Muhammad (pbuh):

*Actually, the fact that all prophets were honest, had good morals, were just and did not commit major crimes/sins is considered the first proof. Honest people give accurate news.

            Miracles, which are considered as proofs of prophethood, sometimes took place because they were necessary, and sometimes the unbelievers themselves demanded it. The strange part of the matter, and the situation that shows the hypocritical, ungrateful character of human beings, is that when the desired miracle happens, they deny it again, saying, “This is magic!” and they turn away.

            **The Almighty Allah has appointed the illiterate Prophet Muhammad as a prophet so that if some people claim that "he wrote the Qur'an", their claims will be invalid! The Qur'an, which is a literary wonder, is the greatest miracle of Islam. It is promised to be protected until the end of the world.

            ***Another proof of the correctness of Islam is  In 621 A.D. , the Meccan pagans (polytheists) wanted the miracle of splitting the Moon into two. The polytheists said to Prophet Muhammad, “If you are truly a prophet, divide the Moon into two for us, half to be seen on Mount Abu Kubeys and half on Mount Kuayqian! ' they said. The Prophet Muhammad said, "If I do this, will you believe?" he asked. The polytheists said, “Yes, we believe.” they said. The polytheists saw that the Moon split into two on the fourteenth night of the month when the Moon was full. They asked people from all directions. "Yes! That's how we saw it! We saw the moon split in two!” they said. However, the polytheists turned their backs from believing and becoming Muslims, saying, "This is magic!", "The magic of Abu Talib's orphan also affected the sky." they said.

            ****Moreover,  On March 13, 624 A.D., in the Battle of Badr, the first war between the pagans and the Muslims, 3000 angels suddenly appeared and fought by helping the Muslims. Thousands of people see 3000 unknown warriors, beautiful and strong, who appear out of nowhere, and they also witness the prophet's prayer for divine help; This is a great miracle and proof! Otherwise, how could 313 Muslims defeat 3000 pagans!?

            The question that many people in the world wonder, “Why was this universe and the human race created?” In answer to the question, we will present the following holy hadith reported in the Religion of Islam, Almighty Creator Allah explained as follows: "I was a hidden treasure, I wanted to be known, I created creatures (created beings)." (Source: Acluni, Keşfü'l Hafa, II /132)

            Coming to the end, I would like to remind here two remarkable maxims about whether to believe in events and facts: A thinker named Franz Werfel said, “For a person who believes, evidence is unnecessary; for a person who does not believe, explanation is impossible!”

             “The reason most people do not believe in extraordinary events is that they do not study the universe enough or that they themselves do not experience miracles, miracles-like extraordinary events.” (Mr.Memduh Özcan, Author)

             Above all civilizations there is always a Upper System. For those who believe in heavenly religions, this is a system consisting of Allah and angels. Humanity has been striving to reach the Supreme Creator and the Supreme Realm, the owner of the universe and even the universes, since first man’s descending onto Earth.

The biggest obstacles for people to reach the truth revealed by God are cruel and disbelieving kings, oppressive traditions, a sense of interest and fear that affects people-jinn very much, they cannot easily get rid of bad habits and lifestyle...

In order for the fresh water under the ground to come to the surface and reach the ocean, it needs to search for ways out and complete its journey without giving up!

Wishing you reach the Truth, goodbye!

           December 2001

 Mr.Memduh Özcan; Teacher and Author

E-mail: memduh.ozcan@yaani.com