Yayın No:019
DÜNYADA SAVAŞLAR, OLAYLAR 
BÖLÜM 2: 
(SAVAŞ ESAS İTİBARİYLE BİR SAVUNMA SANATIDIR; ZALİMLERE KARŞI SAVAŞ MEŞRUDUR...)
    Dünya tarihindeki savaşlar ve önemli
  olayların sebepleri incelendiğinde, insanların genellikle 
 
 
  ne için savaştıkları
  görülecektir. Sonuç olarak alınması gereken ibretler şunlardır:
 
 
       
1-
  İnsanlar,milletler, açlık ve kıtlık gibi mazeretler hariç sahip olduklarıyla
  ve yaşadıkları ülkeyle yetinseler,
 
 
  dünyaya egemenlik
  hırsından kurtulsalar, savaşların önemli bir kısmı olmayacaktı. Bu tahakküm
  fikri de
 
 
  genellikle milletler
  güçlendikleri zaman ortaya çıkmıştır. 2. Dünya Savaşı'nda Almanya, Japonya,
  ABD'nin 
 
 
  durumunda olduğu
  gibi.
 
 
       
2- İnsanlar
  doğruluğuna ve yüceliğine inandıkları sistemlerin, ideolojilerin, dinlerin
  hakim olması için de 
 
 
  savaşmışlardır. Ama
  tarih boyunca yaşananlar ve çeşitli yönlerden incelemelerin ışığında hangi
  sistemin  
 
 
  daha faydalı ve
  huzur getirdiği anlaşılacaktır.
 
 
       
3- Tarihte her ne zaman yeni bir peygamber veya din ortaya çıksa,
  genellikle kötü gelenekleri ve alışkan-
 
 
  lıkları olan
  toplumlar karşı gelmişlerdir. Tarihteki en önemli ve ilginç olaylar
  peygamberlerin hayatlarında ve
 
 
  yaşadıkları toplumda
  olmuştur. Sosyolojik açıdan toplumların alıştıkları gelenekleri ve inanç
  tarzından yeni
 
 
  bir değişikliği
  kabul etmelerinin zor olduğu görülmüştür. Özellikle ilahi dinlerin
  çıkışlarında, insana ve topluma
 
 
  zararı olduğundan
  değil, azgın ve çıkarcı gruplar için inanmak veya dine hoşgörüyle bakmak
  tahammül 
 
 
  edilemez bir duygu
  olduğundan peygamberlere ve inananlara her türlü eziyeti yapmaya
  çalışmışlardır.
 
 
  Ama sonları hüsran
  olmuştur.
 
 
       
4- Daha çok şey
  isteyen, hırs sahibi insanoğlunun bu tutkusu, mal ve menfaat için sömürme
  savaşlarına
 
 
  neden olmuştur.
  Binlerce yıl geçmesine rağmen Dünya'nın her yerinde çeşitli şekillerde
  hilelerle devam  
 
 
  etmektedir. İnsana
  acımayan materyalist ve çıkarcı insanlar, insanların duygularına ve
  gözyaşlarına değer 
 
 
  vermezler.
 
 
       
5- Zulm,
  haksızlık, adaletsizlik hiçbir zaman uzun süre egemen olamamıştır.
  "Kendine yapılmasını iste-
 
 
  mediğin bir şeyi
  başkasına yapma!" prensibi de adalet konusunda bir ipucu verir. İyiliği
  ve adaleti savunanlar
 
 
  haksızlığa karşı
  mücadele etmezlerse, bir grup zalim, çoğu gafil, bencil, ihmalkar bir topluma
  egemen olup 
 
 
  zulmeder.
 
 
       
6- Milliyetçilik
  olsun, ırkçılık olsun ; yani bir milletin, ırkın üstünlüğünü savunup
  diğerlerini küçümsemek,
 
 
  onlara egemen olmak
  istemek te İtalya, Almanya, Japonya'nın saldırılarında olduğu gibi mutluluk
  getirme-
 
 
  miştir.       
7- Geçmişte,
  peygamberler çoğu suç/günah işleyen topluma gelmişlerdir. Uyarılara kulak
  asmayıp,
 
 
  peygamberleri
  yalanlayıp inkar edenler, azgınlıklarına sapıklıklarına inatla devam edenler,
  ilahi felaketlere
 
 
  uğramışlardır. Bir
  azabın geleceğini Nuh Tufanı'nda olduğu gibi açıkça bildirmişlerdir. Bazı
  insanların kendine
 
 
  ne kadar yazık
  ettiğine çarpıcı bir örnek te şudur: "Nuh Peygamber ve kendine uyanlar gemiye binip yolculuk
 
 
  başlarken, yeryüzünü
  sular seller kaplarken oğluna son kez: "Oğlum, bize katıl, gel şu gemiye
  bin!" 
 
 
  dediğinde oğlu hala:
  "Ben dağa çıkar, kurtulurum!" diyerek kendine yazık etmiştir.
  Sonuçta gemidekiler 
 
 
  dışında kurtulan
  olmamıştır.
 
 
  
 
 
       
8- Dini yaymak için de tarihte savaşlar yapılmıştır. Doğru bir
  dinin emrettiği savaş; saldıranlara karşı 
 
 
  yapılan savaş, fitne
  karışıklığın ortadan kalkması için yapılan veya zulme uğramaktan dolayı izin
  verilen
 
 
  savaşlardır. Hiçbir
  hakiki semavi dinde Yüce Yaratan çocukların, sivil kadınların, yaşlıların
  öldürülmesini veya
 
 
  esirlere işkence
  edilmesi gibi zulümleri buyurmaz, "Canlı cansız her şeyi yakıp
  yıkın!" denmez.
 
 
  Sadece orduların ve
  askerlerin savaşı vardır. İnsanların yanlış uygulamaları bir semavi dine veya
  peygambere
 
 
  maledilmemelidir.
  İnsanların kendi elleriyle değiştirdiği ve Tanrı sözü diye belirttiği ne
  vicdana ne adalete
 
 
   uymayan hükümler Doğru ve Gerçek Din'in emri
  değildir. Tanrı insanlara zulmetmez, bir milleti veya sınıfı
 
 
   üstün tutup kayırmaz. "Sen Dünya'nın
  efendisisin, diğerleri kölendir, onları sömür! " demez.
 
 
  
 
 
       
9- Mezhep veya görüş farklılıkları da maalesef tarihte hem
  müslüman Batı Asya, Orta Doğu'da, hem de 
 
 
  hıristiyan Avrupa ve
  Amerika'da savaşlara neden olmuştur. Başka yapıda ve düşüncedeki insanları kabul edip
 
 
  hayat hakkı vermek
  insanoğlu için sahip olunması zor bir huy gibi görünüyor.
 
 
  
 
 
       
10- İlk insanın çocuklarının hırs ve kıskançlık yüzünden kavga
  ettiği gibi, insanoğlu "En iyisi, en güzeli
 
 
  benim olsun, kötüsü,
  azı kardeşimin, komşumun olsun" diye hissettiği sürece çatışmalar devam
  edecektir.
 
 
  Hırs yerine kanaat,
  kıskançlık yerine gıpta edip kendimizin de güzel şeylere sahip olmaya
  çalışması daha 
 
 
  erdemli bir
  davranıştır.
 
 
       Kötü huylar ve geleneklere güzel ahlak
  galip geldiği sürece huzur ve barış olacaktır. Esen Kalın! 
                                                                                                   Memduh ÖZCAN, Araştırmacı yazar
                                                                                                          Mart 2002  
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder