Yayın No:13
Aralık 2000
BAŞKA DÜNYALARDA
HAYAT VAR !
Hepimiz
çocukluktan itibaren hep uzakları, uzak
ülkeleri, sonsuzlukta
uçuyormuş hissi veren gökyüzüne dalış duygularımızda başka
dünyaların var olup olmadığını merak etmişizdir.
Uzayın
akıl almaz derinlikleri içinde Güneşimiz gibi 200 milyar yıldızı ihtiva eden
Samanyolu Galaksisi’nde yaşıyoruz. Samanyolu ise,varlığı hesaplanan 200 milyar
galaksiden sadece bir tanesidir.
Dünya
tarihinde Kainattaki bazı sırları ve algılanması zor gerçekleri doğrudan ya da
imalı açıklayanlar olmuştur. Fakat yüzyıllar geçtikçe kutsal kitapların ve
peygamberlerin sırlı haberlerine,dünya insanlarının yaşadığı normal ötesi
olaylar,bilimsel araştırmalar da eklendikçe ortaya çıkan araştırmalar ve
bulgular dairesi insanları daha ikna edici olarak içine çekmektedir.
Bilim,merak
ve araştırmadan doğar. Sevgideğer okurlarla başka dünyalarda hayatın varlığına
ve akıllı canlı varlıkların bulunuşuna işaret eden hem hayattan yaşanmış
olayları, kanıtları, kutsal kitap ve peygamber bildirileri, çeşitli ipuçları ve
açıklamalardan oluşan 11 haber ve bilgiyi birlikte inceleyelim:
1- Kur’an-ı Kerim’de Talak Suresinde geçen :”O Allah ki yedi semayı; arzdan da onun mislini yarattı.” Ayetinden
(1) İslam alimleri, -başka manalar yanında- tıpkı 7 sema gibi, 7 ayrı arzın da
var olduğu manasını çıkarmışlardır.
Bu Kur’ani “işaret”e İslam alimleri
farklı yorumlar da getirmişlerdir. Birine göre:”Nasıl ki sema yedi kattır, arz
da yedi tabakadır.” Arzın yedi tabaka olması yedi ayrı Arzın varlığına mani
değildir, diyen alimlerimiz de var.
2- Ayet-i kerimede belirtilen 7 arz
(dünyalar)ın diğer gezegenler olmadığı Hz.Muhammed(a.s.)’ın beyanının geçtiği
sahih hadis kaynaklarımızdan Tirmizi’nin uzunca bir rivayetinde açıkça
anlaşılır: “Dünya semasından sonra gelen
yedi kat sema ve bunların her biri arasında bulunan 500 yıllık mesafe
belirtildikten sonra,her semada bir arz olmak üzere toplam 7 arzın yer aldığı” açıklanır.(2)
Bugün gezegenler
arası mesafeler aynı değildir ve kozmolojideki son tespitlere göre Kainat
doğuşundan bugüne 7 kat genişlemiştir ve 8.genişlemesi mümkün olmayacaktır.
3- Başka dünyalarda hayatın varlığını
açıkça beyan eden şu hadis hayretimizi artırsın! Hatırlatmalıyız ki İslam alimleri ictihada girmeyen, gaybi durumlardan
haber veren rivayetleri -görünüş itibariyle sahabe sözü olsa bile, hükmen merfu
[Hz.Peygamber (a.s.)’in sözü] kabul ederler. İbn-i Abbas(r.a.)’dan nakledilen
bu hadiste şöyle denir: “Yedi arz vardır.
Her arzda sizin peygamberiniz gibi bir peygamber, Ademiniz gibi bir
Adem,Nuh’unuz gibi bir Nuh,İbrahim’iniz gibi bir İbrahim,İsa gibi bir İsa
vardır.”(3)
4- Kutsal Kitap Kur’an’da gökler ile
yeryüzü ve bunların içinde yayılmış canlıların olduğuna dair Şura Süresi 29.
Ayette apaçık işaret vardır:
Sırlar dolu bu kitabın mesajına kulak
verelim: “Göklerin ve yerin ve bunların
içinde üretip yaydığı canlıların yaratılışı, O’nun (kudretinin)
delillerindendir. Ve O dilediği zaman onları bir araya toplamaya gücü
yetendir.”(4)
Dünyanın dışında başka gezegenlerde canlı
yaratıklar var mı? Acaba akıllı varlıklar mıdır?
Bunlara benzer birçok soru son senelerde
yalnız bilim adamlarının değil,kitle haberleşme araçları vasıtasıyla köydeki
çobanın dahi merak ettiği konudur.
Güneş sisteminin dışında canlı mahluklar
var mıdır? Kur’an-i Kerimin (42/29) ayetini inceleyelim: ‘Dabbe’ kelimesine
dikkat ediniz.Şimdi bu kelimenin anlamını araştıralım; 24/45. Ayetine bakalım:”Allah her ‘dabbe’yi bir sudan yarattı.
Bunlardan kimi karnı üzerinde yürür,kimi iki ayak üzerinde yürür,kimisi de
dört(ayak) üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır.” Demek ki
‘dabbe’,sudan yaratılmış bulunan tüm canlılara verilen genel isimdir. Peki bu kelimenin kapsamı içerisinde iki ayak
üzerinde yürüyen insan da girebilir mi? Bu sorunun cevabını (35/45), (8/22) ve
(8/55) ayet-i kerimeleri olumlu olarak cevap veriyor.
Acaba göklerdeki bu canlı yaratıklardan
kasıt cinler ve melekler olamaz mı? Hayır, olamaz .Çünkü cinler ve melekler
sudan yaratılmamıştır. Ateşten ve nurdan yaratılmışlardır.
Sonuçta,Dünyamızın dışında sudan
yaratılmış ve tabiatıyla suya ihtiyaç duyan canlılar vardır. Bunlar insan gibi
akıllı yaratıklar olabileceği gibi sadece hayvan da olabilirler.
5- Hz.Muhammed
(a.s.), bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“Bir yıldıza
işaret ederek: Nefsim yed-i kudretinde olanın hakkı için derim ki: Gece gündüz
oluşu bitmeden bu din mutlaka şu yıldızın bulunduğu yere kadar
ulaşacaktır.” (5)
Bu
hadis-i şerif, insanın sema ülkelerine çıkacağını bildirirken şanlı din
İslamiyet’in o ülkelere varacağını inananlara müjdeler.
6- 4 Temmuz 1947’de Amerika Birleşik
Devletleri’nin New Mexico Eyaleti, Rosewell Kasabasına Bir UFO düşmüştür.
Düşerek yanan bu UFO’dan çıkarılan uzaylıların cesetlerini ABD makamları saatlerce
incelemişler, otopsiyi filme almışlardır. Bir fotoğrafta uzaylının kafası ve
vücudu tüysüz, insana benzediği, dişi olduğu, sağ bacağının yanmış ve kısmen
parçalanmış olduğu görülüyor. Yaklaşık 40 yıl saklanan bu gerçeği, olayları
filme alan kameraman filmin bir kopyasını bir Fransız gazeteciye vermiştir.
1995’te İngiltere ve Fransa’da büyük şaşkınlık uyandırmıştı. (6)
7- Sevgideğer okurlar,tarih boyunca
evliyaların,alimlerin sözleri,açıklamaları ve görüşlerine değer verilmiş,nazarı
itibara alınmıştır:
İşte A.B.D.’nin çok büyük masraflarla Ay’a
gitmeye hazırlandığı sıralarda keşif sahibi bir veli,İstanbul’da Topçular
Camiinde kürsüye çıkıp insanlığa sesleniyordu:
–A.B.D.
Ay’a gitmeye hazırlanıyor. Fakat bu masraflara yazık. Bu gayret Mars için olsa
çok isabetli olurdu...Çünkü, Ay’da hayat yok. Ay kupkuru.Fakat,Mars’ta hayat
var!... Orada insanlar var...Su var...Orada Hz.Kur’an aynen
var!?...Hz.Muhammed(a.s.) oradakilerin de peygamberi...Yani;orada Ümmet-i
Muhammed var...Hatta orada varisi Resullerin evlatları var...Ve yine orada
İslamiyet’e sarılma bizden çok fazla. Orada Kur’an ahkamı hakim...Ve nihayet o
insanlar Hz.Kur’an’a sarıldıklarından dolayı teknolojik olarak bizden çok
öndeler!...
Size bir haber daha vereyim;Bu iki insanlık
buluşmadan Kıyamet kopmayacak... Fakat;Dünya insanları Marslılarla
buluştuklarında Hz.Kur’an’ın orada da aynen var olduğunu görünce İslam’ı inkar
mümkün olmayacak...Fakat bu iman (İman-ı yeis) ve (Suri İman)
olacak...Yani;vakit çok geç olmuş olacak. (7)
8- 20.Asrın yıldız alimlerinden Bediü’z
Zaman Hazretleri de Lem’alar adlı eserinde yedi arz konusuna ışık tutmaktadır:
“...Keşf ehli ve şahit olanların
şehadetiyle (kesin haberleriyle) sabit yedi kat arzın alemleri; hem Küre-i
Arzımıza benzeyen yedi diğer küre dahi bulunmasına, hayata yer vermesi ve
mesken olmasına işaretle yedi tabaka yani yedi küre-i arziyye bulunmasını
göstererek Küre-i Arz (Dünya) dahi, yedi tabaka Kur’an ayetlerinden
anlaşılmıştır.
9-
Şimdi de bilim ve teknolojinin uzay araştırmalarındaki buluşlarına bir göz
gezdirelim isterseniz:
1990’lı yılların
ilk zamanlarında TRT-1. Kanalda ve 1993’te TGRT’de benzer bir sahne görüntüye
gelmişti; Mars Gezegeni’nde çağlayanlar akıyor!...
Uzay gemisi bu çağlayanları fotoğraflamış!?...
Belki çok şey yine tespit edilmiştir de
saklanıyor.
Çünkü 1992 senesinde ‘Zaman’ gazetesinde
NASA başkanının aynen şöyle bir beyanatı yayınlandı:
─ Uzaylılarla temas
halindeyiz!...Yakında kamuoyuna geniş açıklamalarda bulunacağız.
İşte bu açıklamanın peşi gelmedi.
Yakında AHMED gelecek buyuran hakiki
ayetlerin olduğu BARNABA İncili British Museum’da nasıl ki hapis..Ve Ahmed’in (Hz.Muhammed’in)
geleceği insanlıktan gizleniyorsa..Onun gibi bugün UZAY GERÇEĞİ de gizlenmektedir.
Düşünen insanlara ipuçları veren,göz
kamaştırıcı bir haber 28 Ağustos 1993 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde
yayınlanmıştı, yorumsuz takdirlerinize sunulur, deniliyor ki haberde;
-A.B.D.’nin MARS’ın sırlarını ortaya
çıkarmak için 11 ay önce fırlattığı uzay gemisi OBSERVER’in kaybolması, bilim
çevrelerinde büyük bir tartışma başlattı. Eskiden NASA’da danışmanlık yapan
Richard Hoagland’ın başını çektiği bir grup bilim adamı,Observer’in Mars’ta
yaşam olduğuna dair ipuçları elde ettiğini, NASA’nın bunun ortaya çıkmasını
önlemek için uzay gemisini bilerek kaybettiğini ileri sürdüler.
Haberin devamında ise şöyle deniliyor;
Nasa mühendisleri Dünya’dan 720 milyon
kilometre uzaklıkta kaybolan bir milyar dolarlık Observer Projesini kurtarmak
için son bir çaba gösterirken, Pasadena’daki komuta merkezi ve Washington’da
NASA aleyhine gösteriler yapıldı. Göstericiler NASA’nın Mars’taki akıllı
yaratık izlerinin ortaya çıkmasını önlemek için Observer’in “KASTEN” devre dışı
bıraktığını öne sürdüler. Bazıları da Observer’a uzaylı akıllı yaratıkların
engel olduğunu iddia ettiler... (9)
10- 1969’da
insanoğlu Ay’a ulaştığında yaşanan ilginç bir olaya geldik:
“Ay’daki ilk adımlarda çekilen resimlerin
arka planında bir çift UFO da poz vermişti. Bu tarihi yolculuk, gerçekten iki
uçan cismin refakatinde gerçekleşmiştir.
Öte yandan UFO görüntüsünü “Cinler” de
verebilmektedir.
Ama atmosferimizin içinde!..Ya atmosfer
dışında gördüğümüz “o şey” neyin nesiydi?
Gökler cinlere son elçinin gelişiyle
yasaklandığından, atmosferin katmanları dışındaki göklerdeki insanlı başka
görüntüler, tespit edilmesinin bir tek açıklaması var: “Uzaylılar!..”
Uydu, atmosferin çok yukarısındaki bir
uçan daire biçimi taşıtı yukarıdan izledi ve video teybe kaydetti:
Taşıtın üzerinde Latince likit kristal
ile yazılmış “Dhurakhapalam” adi son Rus çarının arattığı “Zaman yolculuğu
yapabilen aracın” da ismidir ve Hint Tibet ortak mitoslarında yer alır. Bu yazının altında yine spektral
tarzda sentetik bir “Volvol-Wanen” yazısı ve yanında da bir modelin, bir
misyonun ya da yapımın tarihi yer alıyordu: 2047...
O zaman efsanelerdeki Wanenler,
Dhurakhapalamlar da birer masal
değildi.Germenler Wanen diyordu,Tibetliler Vaidorg ve Hindular Vimana!
Düğümü çözen 2047 sayısı daha doğrusu
tarihi olmuştu. “Uzaylılar” bizim zaman yolculuğu yapan torunlarımızdı!
Akıllı torunlar gelecekten geçmişe zaman
gezmenliği yapabilecekleri teknolojiyi bulmuş olmalıydılar. Üstelik mistik
isimler kullanıyorlardı.
...Nitekim UFO’ların bir kısmının zaman
yolcularının işi olduğunu anlatan (Time-travelling) TT hipotezini kurmak
zorunda kalmıştık. Bunun anlamı “Zaman Seyahati” olup iki türlüdür:
Zamanda İleri(ye) Gezmenlik,
Zamanda Arka(ya) Gezmenlik. ” (10)
11- Araştırmacı yazar İskender Türe de
"ZÜLKARNEYN: Kur'an'da Uzaya Seyahati Anlatılan İnsan" adlı kitabında
Kur'an, lügat ve nakil kaynaklarına dayanarak yaptığı, Kehf Suresi'ndeki
Zülkarneyn'in Seyahatlerine dair ayrıntılı açıklamalarla Yüce Kur'an ve Kainatı
anlamada bize yeni bir pencere açıyor ve hayran oluyoruz:
"Ona
(Zülkarneyn'e) verilen "sebeb" konusunda kaynakların hemen hemen hiç
durmadıkları görülür. Daha doğrusu, Zülkarneyn'in kim olduğu, yaptığı
seyahatlerin nasıllığı konusunda "sebeb"in temel alındığı düşüncelere
rastlanmamaktadır. Bu yüzden, konumuzun geneli bakımından sonuç, Zülkarneyn'in
kimliğine ve yaptığı seyahatlere bakış açısından temel olacak iki hususu
belirtmek istiyoruz:
1- Kur'an'da
ona "sebeb" verildiği bildirilmiştir. "Sebeb" kelimesi,
gerek lügat manası itibariyle, gerekse Kur'an'ın diğer ayetlerde kelimeye
yüklediği manaya göre, göğe çıkmaya vasıta olan şeyi ifade etmektedir.
2- Zülkarneyn'e verilen
"sebeb"in ilk dönemde, "gök yolları" şeklinde anlaşıldığına
dair rivayetlere rastlanır. Bu rivayetler doğrultusunda Tabiin döneminde
Zülkarneyn'in göklere çıktığına dair görüş sahibeleri bulunduğu bilinmektedir.
Zülkarneyn'in seyahatlerine bakışımızın
temelini teşkil eden bu iki husus, kanaatimizce itiraza mahal bırakmayacak
tesbitlerdir. "Tesbitlerdir" diyoruz; çünkü bu iki husus, Kur'an,
lügat ve nakil kaynaklı olup, yorumlarla varılan nazari fikirler değildir. İşte
biz bu kitapta, bu iki temel husuftan hareketle Zülkarneyn ayetlerine bakmaya
çalıştık.
A- Zülkarneyn'in
Seyahatleri
Zülkarneyn'e
"sebeb" verilmiştir. "Sebeb" Arapça'da, kelimenin kökü
itibariyle "hurma ağacına çıkmaya yarayan ip"e denmektedir. Hurma
ağacına çıkmak için insanın belinden kendisini ağaca bağladığı, gerdirmek ve
gevşetmek suretiyle kendisini adım adım yukarıya çektiği daire şeklindeki
iptir. Aslında, Arapça'da ip manasına gelen kelimenin "habl" olduğu bilinir. Fakat lügatlerden
öğrendiğimize göre, "habl" yani ip, tırmanmak için kullanıldığında
"sebeb" ismini almaktadır. İlgili bölüm başlığı altında detaylı
olarak temas edildiği gibi, Kur'an'da da bu kelimenin "göğe çıkmaya vasıta
olan şey" manasına kullanıldığı görülmektedir. Zülkarneyn'i, belki de
binlerce ışık yılı ötelere götüren bu "sebeb" nasıl bir şeydir; bu
konuda yorum yapmak bugün için mümkün değildir.
Zülkarneyn'in bu vasıtayı nasıl elde
ettiği meselesine gelince; Allahu Teala; "Ona yeryüzünde imkan sağladık ve
her şeyden bir sebeb verdik." buyurmuş, onun "sebeb"i elde
etmesi için kendisine imkan sağladığını bildirmiştir. Bu meyanda
"sebeb", ona Allah tarafından verilen bir mucize gibi düşünülebilir.
Ancak, "ona imkan sağladık" ifadesi, onun "sebeb"i elde
etmesi için çeşitli vesileler yaratıldığına işaret etmektedir. Bu husus
gözönüne alınırsa, Zülkarneyn'in kendisini göklere yükseltecek bir vasıta ile karşılaşmış
olabileceği ihtimali akla gelmektedir. Yani, Zülkarneyn'in başka dünyalardan
gelen canlılarla karşılaşmış ve onlara ait bir araç ile uzaya seyahat etmiş
olabileceğini ihtimalden uzak görmüyoruz. Bu garip gibi görünebilir. Ancak, her
şeyi sebepler zinciri içinde yaratan Allahu Teala'nın Zülkarneyn'e böyle bir
imkan sağlaması garip olmasa gerektir.
Birinci seyahatinde Zülkarneyn,
"Güneş'in battığı yer" (=Solar Apeks=Günerek; Güneş'in Samanyolu
içinde yol alırken yöneldiği yer)'e gitmiştir. Burada bulunan Güneş'in, bir
karadeliğe batmak üzere olduğunu görmüştür.
Bu Güneş'in bir
gezegeninde de akıllı canlılar yaşamaktadır ve tabii olarak Güneş'i ile
birlikte o gezegen de karadeliğe yönelmiştir. Belki 10 sene, belki 50 sene
sonra bu Güneş sistemi karadeliğin olay ufkuna girecektir. Yani karadelikten
etkilenmeye başlayacaktır. Oradakilerin bundan haberi yoktur. Allahu Teala
Zülkarneyn'e, o gezegende yaşayanlardan dilediği kimseleri kurtarabileceğini
bildirmiştir. Zülkarneyn de, onları, gezegenlerinin bir süre sonra yok
olacağını söyleyerek uyarmış, bu bilginin kendisine Allah tarafından
verildiğini, Allah'a inananları o gezegenden götürerek kurtaracağını,
inanmayarak o gezegende kalanları ise karadeliğin dehşetli azabının beklediğini
söylemiştir.
Zülkarneyn'in birinci seyahatinin
anlatıldığı Kehf Suresi 86. ayet ve Yasin Suresi 38. ayetten ve bu iki ayetin
mezc edilmesinden bizde oluşan kanaate göre; "Güneş'in son bulacağı
yer"de, "Güneş'in battığı yer"de, astronomi tabiri ile Solar Apeks'te bir karadelik bulunmaktadır.
Bu koordinattaki bir gezegende, bundan bin yıllar önce yaşayanlar bulunduğunu
da yine Kehf Suresi 86. ayetten öğreniyoruz.
İkinci seyahatinde Zülkarneyn,
"Güneş'in doğduğu yer" (=Solar Antapeks; Güneş'in Samanyolu'ndaki
yörüngesinde geldiği doğrultu)'da bir yere gitmiştir. Burada iki Güneşli bir
gezegenle karşılaşmış, iki Güneş'ten de ışık alan bu gezegende gece olmadığını görmüştür. Ayetten öğrendiğimize
göre de, "Güneş'in doğduğu yer"de (=Antapeks'te) iki Güneşli bir
gezegende yaşayanlar bulunmaktadır. Bu konuyu araştıracak olanların,
Güneş'imizin Samanyolu içindeki yörüngesinde geldiği yönde Güneş'imizi takip
eden bir çift-yıldız sistemi olup olmadığını araştırmalarının doğru olacağını
sanıyoruz.
Üçüncü seyahatinde Zülkarneyn,
"Süddeyn/Seddeyn" (=iki bulutsu=iki nebula) arasında, iki gezegenden
birine gitmiştir. Oradakiler diğer gezegende bulunan Ye'cüc-Me'cüc denen
yaratıklardan şikayet etmişlerdir. Çünkü diğer gezegendekiler onların bulunduğu
gezegene saldırmaktadırlar. Zülkarneyn'den ücret karşılığı kendileri ile onlar
arasına gazdan bir engel çekmesini istemişlerdir. Zülkarneyn de, Allah'ın
kendisini içine yerleştirdiği vasıtanın onların verecekleri ücretten daha üstün
olduğunu, kendisine beden gücü ile
yardım etmeleri halinde, Ye'cüc-Me'cüc'le onlar arasına kat kat engel
çekeceğini söylemiştir. Onlardan demir blok/lar getirmelerini istemiş, demir
blokları kızıl dereceye gelene kadar kızdırdıktan sonra da getirttiği katranı
üzerine dökmüştür. Kızıl derecedeki demiri katalizör olarak kullanan
Zülkarneyn, oradaki atmosferden daha hafif yanıcı-gazlar üretmiş, bu gazlar o
gezegenin atmosferinden çıkarak çekim gücü daha fazla olan Ye'cüc-Me'cüc'ün
gezegenin etrafında bir katman
oluşturmuştur. Böylece Ye'cüc-Me'cüc, gezegenlerinin yanıcı gazlarla
çevrelenmiş olan atmosferinden dışarı çıkamamışlardır. Allahu Teala, bu gaz
katmanın bir gün gelip ortadan kalkacağını bize bildirmektedir. Gerek Enbiya
Suresi 96. ayet ve gerekse hadisler
ışığında biliyoruz ki, Ye'cüc-Me'cüc kavmi kıyamete yakın yeryüzüne gelecekler
ve insanlara saldıracaklardır.
Zülkarneyn'in üçüncü seyahatini anlatan ayetlerden anlaşıldığı üzere,
Ye'cüc-Me'cüc'ün yaşadığı gezegen,
"iki nebula arasında" bulunmaktadır. Bu gezegenin atmosferinin
üst katmanlarında hidrojen, metan gibi yanıcı gazlardan oluşan bir tabaka
bulunmaktadır.
B- Zülkarneyn'in
Kimliği
Zülkarneyn'in seyahatlerini göklere
yaptığı görüşünden hareketle meseleye yaklaşınca, bu tür problemlerin ortadan kalktığı, Zülkarneyn'in kimliği konusunun da
tamamen farklı bir mecraya sürüklendiği görülür. Çünkü artık, -bakış açısı
gereği- tarihte yaşamış cihangir krallar
değil, göklere yükseldiği söylenen şahıslar üzerinde durulması gerektiği ortaya
çıktığından, kaynaklardaki rivayetlere de bu gözle bir kere daha bakmak
gerekecektir.
Zülkarneyn ayetlerinin, "Tevrat'ta bir yerde geçen kişi"
hakkında soru sorulması üzerine nazil olduğu rivayet edilmektedir. Tevrat'ta bu şekilde bir yerde geçen ve
göklere yükseldiği ima edilen şahıs, Hanok'tur. Hanok'un Kur'an’ da geçen İdris (a.s.) olduğu hemen hemen bütün alimlerce
kabul görmektedir.
Meryem Suresi 56-57. ayetlerde:
"Kitap'ta İdris'i de an! Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi. Onu yüce bir
yere yükselttik." buyrulmuş.
Kısaca diyebiliriz ki, Zülkarneyn
muhtemelen ilk çağlarda yaşamış, peygamber olma ihtimali kuvvetli, göklere
seyahat etmesini sağlayan "sebeb" isimli vasıtayı elde etmesi için
kendisine Allah tarafından imkanlar sağlanmış, yaşadığı hadiseler bugünkü
ilimle bile kavranamayacak salih bir kuldur. Elbette ki, gerçeği ancak Allah
bilir." (11)
Sonuç olarak Hz.Muhammed(a.s.)’in, “İlim
Çin’de bile olsa (gidip) alınız.” Hadis-i şerifi doğrultusunda daha ileri bir
uygarlığa,daha iyi ve barış,huzur dolu hayata kavuşmak dileğimizdir. Başka
dünyalarla bağlantı kurmanın ve dünyalar arası kültür alışverişinin Yüce
Yaratan’a olan hayranlığımızı artırması ve erdemli insan olmamıza olumlu
katkılar sağlaması dileğimle.
Memduh ÖZCAN; Aralık 2000
KAYNAKLAR:
(1)Kur’an,Talak
Süresi,12.Ayet
(2)Tirmizi,Tefsir
Böl.,Süretü’l Hadid, 3294.Hadis
(3)Acluni, Keşfu’l
Hafa 1,113
(4)Kur’an, Şura
Süresi, 29.Ayet
(5)Ramuz-ül
Ehadis
(6) Focus
Dergisi; Kasım 1995
(7) Güneş
Gazetesi; 03.09.1993
(8) Said Nursi;
Lem’alar
(9) Güneş
Gazetesi; 03.09.1993
(10) Prof.Hans
Von (Muhammed) Aiberg, Arz’dan Arşa Sonsuzluk Kulesi 1, Âlem
Yay.,
İstanbul 1994
(11) TÜRE, İskender;
Zülkarneyn;İstanbul; 2000;Karizma Yay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder