18 Ekim 2013 Cuma

BAŞKA DÜNYALARDA HAYAT VAR !

Yayın No:13

Aralık 2000

BAŞKA  DÜNYALARDA  HAYAT VAR !

                     

Hepimiz çocukluktan itibaren hep uzakları, uzak  ülkeleri, sonsuzlukta  uçuyormuş   hissi  veren gökyüzüne dalış duygularımızda başka dünyaların var olup olmadığını merak etmişizdir.
Uzayın akıl almaz derinlikleri içinde Güneşimiz gibi 200 milyar yıldızı ihtiva eden Samanyolu Galaksisi’nde yaşıyoruz. Samanyolu ise,varlığı hesaplanan 200 milyar galaksiden sadece bir tanesidir.
Dünya tarihinde Kainattaki bazı sırları ve algılanması zor gerçekleri doğrudan ya da imalı açıklayanlar olmuştur. Fakat yüzyıllar geçtikçe kutsal kitapların ve peygamberlerin sırlı haberlerine,dünya insanlarının yaşadığı normal ötesi olaylar,bilimsel araştırmalar da eklendikçe ortaya çıkan araştırmalar ve bulgular dairesi insanları daha ikna edici olarak içine çekmektedir.
Bilim,merak ve araştırmadan doğar. Sevgideğer okurlarla başka dünyalarda hayatın varlığına ve akıllı canlı varlıkların bulunuşuna işaret eden hem hayattan yaşanmış olayları, kanıtları, kutsal kitap ve peygamber bildirileri, çeşitli ipuçları ve açıklamalardan oluşan 11 haber ve bilgiyi  birlikte inceleyelim:

1-           Kur’an-ı Kerim’de Talak  Suresinde geçen :”O Allah ki yedi semayı; arzdan da onun mislini yarattı.” Ayetinden (1) İslam alimleri, -başka manalar yanında- tıpkı 7 sema gibi, 7 ayrı arzın da var olduğu manasını çıkarmışlardır.
      Bu Kur’ani “işaret”e İslam alimleri farklı yorumlar da getirmişlerdir. Birine göre:”Nasıl ki sema yedi kattır, arz da yedi tabakadır.” Arzın yedi tabaka olması yedi ayrı Arzın varlığına mani değildir, diyen alimlerimiz de var.

2-           Ayet-i kerimede belirtilen 7 arz (dünyalar)ın diğer gezegenler olmadığı Hz.Muhammed(a.s.)’ın beyanının geçtiği sahih hadis kaynaklarımızdan Tirmizi’nin uzunca bir rivayetinde açıkça anlaşılır: “Dünya semasından sonra gelen yedi kat sema ve bunların her biri arasında bulunan 500 yıllık mesafe belirtildikten sonra,her semada bir arz olmak üzere toplam 7 arzın yer aldığı” açıklanır.(2)
Bugün gezegenler arası mesafeler aynı değildir ve kozmolojideki son tespitlere göre Kainat doğuşundan bugüne 7 kat genişlemiştir ve 8.genişlemesi mümkün olmayacaktır.

3-           Başka dünyalarda hayatın varlığını açıkça beyan eden şu hadis hayretimizi artırsın! Hatırlatmalıyız ki İslam  alimleri ictihada girmeyen, gaybi durumlardan haber veren rivayetleri -görünüş itibariyle sahabe sözü olsa bile, hükmen merfu [Hz.Peygamber (a.s.)’in sözü] kabul ederler. İbn-i Abbas(r.a.)’dan nakledilen bu hadiste şöyle denir: “Yedi arz vardır. Her arzda sizin peygamberiniz gibi bir peygamber, Ademiniz gibi bir Adem,Nuh’unuz gibi bir Nuh,İbrahim’iniz gibi bir İbrahim,İsa gibi bir İsa vardır.”(3)

         4-           Kutsal Kitap Kur’an’da gökler ile yeryüzü ve bunların içinde yayılmış canlıların olduğuna dair Şura Süresi 29. Ayette apaçık işaret vardır:
      Sırlar dolu bu kitabın mesajına kulak verelim: “Göklerin ve yerin ve bunların içinde üretip yaydığı canlıların yaratılışı, O’nun (kudretinin) delillerindendir. Ve O dilediği zaman onları bir araya toplamaya gücü yetendir.”(4)
      Dünyanın dışında başka gezegenlerde canlı yaratıklar var mı? Acaba akıllı varlıklar mıdır?
      Bunlara benzer birçok soru son senelerde yalnız bilim adamlarının değil,kitle haberleşme araçları vasıtasıyla köydeki çobanın dahi merak ettiği konudur.
      Güneş sisteminin dışında canlı mahluklar var mıdır? Kur’an-i Kerimin (42/29) ayetini inceleyelim: ‘Dabbe’ kelimesine dikkat ediniz.Şimdi bu kelimenin anlamını araştıralım; 24/45. Ayetine bakalım:”Allah her ‘dabbe’yi bir sudan yarattı. Bunlardan kimi karnı üzerinde yürür,kimi iki ayak üzerinde yürür,kimisi de dört(ayak) üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır.” Demek ki ‘dabbe’,sudan yaratılmış bulunan tüm canlılara verilen genel isimdir. Peki  bu kelimenin kapsamı içerisinde iki ayak üzerinde yürüyen insan da girebilir mi? Bu sorunun cevabını (35/45), (8/22) ve (8/55) ayet-i kerimeleri olumlu olarak cevap veriyor.
      Acaba göklerdeki bu canlı yaratıklardan kasıt cinler ve melekler olamaz mı? Hayır, olamaz .Çünkü cinler ve melekler sudan yaratılmamıştır. Ateşten ve nurdan yaratılmışlardır.
      Sonuçta,Dünyamızın dışında sudan yaratılmış ve tabiatıyla suya ihtiyaç duyan canlılar vardır. Bunlar insan gibi akıllı yaratıklar olabileceği gibi sadece hayvan da olabilirler.

  5-         Hz.Muhammed (a.s.), bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“Bir yıldıza işaret ederek: Nefsim yed-i kudretinde olanın hakkı için derim ki: Gece gündüz oluşu bitmeden bu din mutlaka şu yıldızın bulunduğu yere kadar ulaşacaktır.”  (5)
Bu hadis-i şerif, insanın sema ülkelerine çıkacağını bildirirken şanlı din İslamiyet’in o ülkelere varacağını inananlara müjdeler.

6-         4 Temmuz 1947’de Amerika Birleşik Devletleri’nin New Mexico Eyaleti, Rosewell Kasabasına Bir UFO düşmüştür. Düşerek yanan bu UFO’dan çıkarılan uzaylıların cesetlerini ABD makamları saatlerce incelemişler, otopsiyi filme almışlardır. Bir fotoğrafta uzaylının kafası ve vücudu tüysüz, insana benzediği, dişi olduğu, sağ bacağının yanmış ve kısmen parçalanmış olduğu görülüyor. Yaklaşık 40 yıl saklanan bu gerçeği, olayları filme alan kameraman filmin bir kopyasını bir Fransız gazeteciye vermiştir. 1995’te İngiltere ve Fransa’da büyük şaşkınlık uyandırmıştı. (6)
7-  Sevgideğer okurlar,tarih boyunca evliyaların,alimlerin sözleri,açıklamaları ve görüşlerine değer verilmiş,nazarı itibara alınmıştır:
              İşte A.B.D.’nin çok büyük masraflarla Ay’a gitmeye hazırlandığı sıralarda keşif sahibi bir veli,İstanbul’da Topçular Camiinde kürsüye çıkıp insanlığa sesleniyordu:
            –A.B.D. Ay’a gitmeye hazırlanıyor. Fakat bu masraflara yazık. Bu gayret Mars için olsa çok isabetli olurdu...Çünkü, Ay’da hayat yok. Ay kupkuru.Fakat,Mars’ta hayat var!... Orada insanlar var...Su var...Orada Hz.Kur’an aynen var!?...Hz.Muhammed(a.s.) oradakilerin de peygamberi...Yani;orada Ümmet-i Muhammed var...Hatta orada varisi Resullerin evlatları var...Ve yine orada İslamiyet’e sarılma bizden çok fazla. Orada Kur’an ahkamı hakim...Ve nihayet o insanlar Hz.Kur’an’a sarıldıklarından dolayı teknolojik olarak bizden çok öndeler!...
      Size bir haber daha vereyim;Bu iki insanlık buluşmadan Kıyamet kopmayacak... Fakat;Dünya insanları Marslılarla buluştuklarında Hz.Kur’an’ın orada da aynen var olduğunu görünce İslam’ı inkar mümkün olmayacak...Fakat bu iman (İman-ı yeis) ve (Suri İman) olacak...Yani;vakit çok geç olmuş olacak. (7)
      8- 20.Asrın yıldız alimlerinden Bediü’z Zaman Hazretleri de Lem’alar adlı eserinde yedi arz konusuna ışık tutmaktadır:
      “...Keşf ehli ve şahit olanların şehadetiyle (kesin haberleriyle) sabit yedi kat arzın alemleri; hem Küre-i Arzımıza benzeyen yedi diğer küre dahi bulunmasına, hayata yer vermesi ve mesken olmasına işaretle yedi tabaka yani yedi küre-i arziyye bulunmasını göstererek Küre-i Arz (Dünya) dahi, yedi tabaka Kur’an ayetlerinden anlaşılmıştır.

            9- Şimdi de bilim ve teknolojinin uzay araştırmalarındaki buluşlarına bir göz gezdirelim isterseniz:
1990’lı yılların ilk zamanlarında TRT-1. Kanalda ve 1993’te TGRT’de benzer bir sahne görüntüye gelmişti; Mars Gezegeni’nde çağlayanlar akıyor!...
      Uzay gemisi bu çağlayanları fotoğraflamış!?...
      Belki çok şey yine tespit edilmiştir de saklanıyor.
      Çünkü 1992 senesinde ‘Zaman’ gazetesinde NASA başkanının aynen şöyle bir beyanatı yayınlandı:
      ─ Uzaylılarla temas halindeyiz!...Yakında kamuoyuna geniş açıklamalarda bulunacağız.
      İşte bu açıklamanın peşi gelmedi.
      Yakında AHMED gelecek buyuran hakiki ayetlerin olduğu BARNABA İncili British Museum’da  nasıl ki hapis..Ve Ahmed’in (Hz.Muhammed’in) geleceği insanlıktan gizleniyorsa..Onun gibi bugün UZAY GERÇEĞİ de gizlenmektedir.
      Düşünen insanlara ipuçları veren,göz kamaştırıcı bir haber 28 Ağustos 1993 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmıştı, yorumsuz takdirlerinize sunulur, deniliyor ki haberde;
      -A.B.D.’nin MARS’ın sırlarını ortaya çıkarmak için 11 ay önce fırlattığı uzay gemisi OBSERVER’in kaybolması, bilim çevrelerinde büyük bir tartışma başlattı. Eskiden NASA’da danışmanlık yapan Richard Hoagland’ın başını çektiği bir grup bilim adamı,Observer’in Mars’ta yaşam olduğuna dair ipuçları elde ettiğini, NASA’nın bunun ortaya çıkmasını önlemek için uzay gemisini bilerek kaybettiğini ileri sürdüler.
      Haberin devamında ise şöyle deniliyor;
      Nasa mühendisleri Dünya’dan 720 milyon kilometre uzaklıkta kaybolan bir milyar dolarlık Observer Projesini kurtarmak için son bir çaba gösterirken, Pasadena’daki komuta merkezi ve Washington’da NASA aleyhine gösteriler yapıldı. Göstericiler NASA’nın Mars’taki akıllı yaratık izlerinin ortaya çıkmasını önlemek için Observer’in “KASTEN” devre dışı bıraktığını öne sürdüler. Bazıları da Observer’a uzaylı akıllı yaratıkların engel olduğunu iddia ettiler... (9)
           
10- 1969’da insanoğlu Ay’a ulaştığında yaşanan ilginç bir olaya geldik:
      “Ay’daki ilk adımlarda çekilen resimlerin arka planında bir çift UFO da poz vermişti. Bu tarihi yolculuk, gerçekten iki uçan cismin refakatinde gerçekleşmiştir.
      Öte yandan UFO görüntüsünü “Cinler” de verebilmektedir.
      Ama atmosferimizin içinde!..Ya atmosfer dışında gördüğümüz “o şey” neyin nesiydi?
      Gökler cinlere son elçinin gelişiyle yasaklandığından, atmosferin katmanları dışındaki göklerdeki insanlı başka görüntüler, tespit edilmesinin bir tek açıklaması var: “Uzaylılar!..”
      Uydu, atmosferin çok yukarısındaki bir uçan daire biçimi taşıtı yukarıdan izledi ve video teybe kaydetti:
      Taşıtın üzerinde Latince likit kristal ile yazılmış “Dhurakhapalam” adi son Rus çarının arattığı “Zaman yolculuğu yapabilen aracın” da ismidir ve Hint Tibet ortak mitoslarında  yer alır. Bu yazının altında yine spektral tarzda sentetik bir “Volvol-Wanen” yazısı ve yanında da bir modelin, bir misyonun ya da yapımın tarihi yer alıyordu: 2047...
      O zaman efsanelerdeki Wanenler, Dhurakhapalamlar da birer masal  değildi.Germenler Wanen diyordu,Tibetliler Vaidorg ve Hindular Vimana!
      Düğümü çözen 2047 sayısı daha doğrusu tarihi olmuştu. “Uzaylılar” bizim zaman yolculuğu yapan torunlarımızdı!
      Akıllı torunlar gelecekten geçmişe zaman gezmenliği yapabilecekleri teknolojiyi bulmuş olmalıydılar. Üstelik mistik isimler kullanıyorlardı.
      ...Nitekim UFO’ların bir kısmının zaman yolcularının işi olduğunu anlatan (Time-travelling) TT hipotezini kurmak zorunda kalmıştık. Bunun anlamı “Zaman Seyahati” olup iki türlüdür:
  Zamanda İleri(ye) Gezmenlik,
         Zamanda Arka(ya) Gezmenlik. ” (10)
                       
11-         Araştırmacı yazar İskender Türe de "ZÜLKARNEYN: Kur'an'da Uzaya Seyahati Anlatılan İnsan" adlı kitabında Kur'an, lügat ve nakil kaynaklarına dayanarak yaptığı, Kehf Suresi'ndeki Zülkarneyn'in Seyahatlerine dair ayrıntılı açıklamalarla Yüce Kur'an ve Kainatı anlamada bize yeni bir pencere açıyor ve hayran oluyoruz:
            "Ona (Zülkarneyn'e) verilen "sebeb" konusunda kaynakların hemen hemen hiç durmadıkları görülür. Daha doğrusu, Zülkarneyn'in kim olduğu, yaptığı seyahatlerin nasıllığı konusunda "sebeb"in temel alındığı düşüncelere rastlanmamaktadır. Bu yüzden, konumuzun geneli bakımından sonuç, Zülkarneyn'in kimliğine ve yaptığı seyahatlere bakış açısından temel olacak iki hususu belirtmek istiyoruz:
      1-   Kur'an'da ona "sebeb" verildiği bildirilmiştir. "Sebeb" kelimesi, gerek lügat manası itibariyle, gerekse Kur'an'ın diğer ayetlerde kelimeye yüklediği manaya göre, göğe çıkmaya vasıta olan şeyi ifade etmektedir.
      2- Zülkarneyn'e verilen "sebeb"in ilk dönemde, "gök yolları" şeklinde anlaşıldığına dair rivayetlere rastlanır. Bu rivayetler doğrultusunda Tabiin döneminde Zülkarneyn'in göklere çıktığına dair görüş sahibeleri bulunduğu bilinmektedir.
      Zülkarneyn'in seyahatlerine bakışımızın temelini teşkil eden bu iki husus, kanaatimizce itiraza mahal bırakmayacak tesbitlerdir. "Tesbitlerdir" diyoruz; çünkü bu iki husus, Kur'an, lügat ve nakil kaynaklı olup, yorumlarla varılan nazari fikirler değildir. İşte biz bu kitapta, bu iki temel husuftan hareketle Zülkarneyn ayetlerine bakmaya çalıştık.
A-          Zülkarneyn'in Seyahatleri
            Zülkarneyn'e "sebeb" verilmiştir. "Sebeb" Arapça'da, kelimenin kökü itibariyle "hurma ağacına çıkmaya yarayan ip"e denmektedir. Hurma ağacına çıkmak için insanın belinden kendisini ağaca bağladığı, gerdirmek ve gevşetmek suretiyle kendisini adım adım yukarıya çektiği daire şeklindeki iptir. Aslında, Arapça'da ip manasına gelen kelimenin "habl"  olduğu bilinir. Fakat lügatlerden öğrendiğimize göre, "habl" yani ip, tırmanmak için kullanıldığında "sebeb" ismini almaktadır. İlgili bölüm başlığı altında detaylı olarak temas edildiği gibi, Kur'an'da da bu kelimenin "göğe çıkmaya vasıta olan şey" manasına kullanıldığı görülmektedir. Zülkarneyn'i, belki de binlerce ışık yılı ötelere götüren bu "sebeb" nasıl bir şeydir; bu konuda yorum yapmak bugün için mümkün değildir.
      Zülkarneyn'in bu vasıtayı nasıl elde ettiği meselesine gelince; Allahu Teala; "Ona yeryüzünde imkan sağladık ve her şeyden bir sebeb verdik." buyurmuş, onun "sebeb"i elde etmesi için kendisine imkan sağladığını bildirmiştir. Bu meyanda "sebeb", ona Allah tarafından verilen bir mucize gibi düşünülebilir. Ancak, "ona imkan sağladık" ifadesi, onun "sebeb"i elde etmesi için çeşitli vesileler yaratıldığına işaret etmektedir. Bu husus gözönüne alınırsa, Zülkarneyn'in kendisini göklere  yükseltecek bir vasıta ile karşılaşmış olabileceği ihtimali akla gelmektedir. Yani, Zülkarneyn'in başka dünyalardan gelen canlılarla karşılaşmış ve onlara ait bir araç ile uzaya seyahat etmiş olabileceğini ihtimalden uzak görmüyoruz. Bu garip gibi görünebilir. Ancak, her şeyi sebepler zinciri içinde yaratan Allahu Teala'nın Zülkarneyn'e böyle bir imkan sağlaması garip olmasa gerektir.
       Birinci seyahatinde Zülkarneyn, "Güneş'in battığı yer" (=Solar Apeks=Günerek; Güneş'in Samanyolu içinde yol alırken yöneldiği yer)'e gitmiştir. Burada bulunan Güneş'in, bir karadeliğe batmak üzere olduğunu görmüştür.
Bu Güneş'in bir gezegeninde de akıllı canlılar yaşamaktadır ve tabii olarak Güneş'i ile birlikte o gezegen de karadeliğe yönelmiştir. Belki 10 sene, belki 50 sene sonra bu Güneş sistemi karadeliğin olay ufkuna girecektir. Yani karadelikten etkilenmeye başlayacaktır. Oradakilerin bundan haberi yoktur. Allahu Teala Zülkarneyn'e, o gezegende yaşayanlardan dilediği kimseleri kurtarabileceğini bildirmiştir. Zülkarneyn de, onları, gezegenlerinin bir süre sonra yok olacağını söyleyerek uyarmış, bu bilginin kendisine Allah tarafından verildiğini, Allah'a inananları o gezegenden götürerek kurtaracağını, inanmayarak o gezegende kalanları ise karadeliğin dehşetli azabının beklediğini söylemiştir.
      Zülkarneyn'in birinci seyahatinin anlatıldığı Kehf Suresi 86. ayet ve Yasin Suresi 38. ayetten ve bu iki ayetin mezc edilmesinden bizde oluşan kanaate göre; "Güneş'in son bulacağı yer"de, "Güneş'in battığı yer"de, astronomi tabiri ile  Solar Apeks'te bir karadelik bulunmaktadır. Bu koordinattaki bir gezegende, bundan bin yıllar önce yaşayanlar bulunduğunu da yine Kehf Suresi 86. ayetten öğreniyoruz.
      İkinci seyahatinde Zülkarneyn, "Güneş'in doğduğu yer" (=Solar Antapeks; Güneş'in Samanyolu'ndaki yörüngesinde geldiği doğrultu)'da bir yere gitmiştir. Burada iki Güneşli bir gezegenle karşılaşmış, iki Güneş'ten de ışık alan bu gezegende  gece olmadığını görmüştür. Ayetten öğrendiğimize göre de, "Güneş'in doğduğu yer"de (=Antapeks'te) iki Güneşli bir gezegende yaşayanlar bulunmaktadır. Bu konuyu araştıracak olanların, Güneş'imizin Samanyolu içindeki yörüngesinde geldiği yönde Güneş'imizi takip eden bir çift-yıldız sistemi olup olmadığını araştırmalarının doğru olacağını sanıyoruz.
      Üçüncü seyahatinde Zülkarneyn, "Süddeyn/Seddeyn" (=iki bulutsu=iki nebula) arasında, iki gezegenden birine gitmiştir. Oradakiler diğer gezegende bulunan Ye'cüc-Me'cüc denen yaratıklardan şikayet etmişlerdir. Çünkü diğer gezegendekiler onların bulunduğu gezegene saldırmaktadırlar. Zülkarneyn'den ücret karşılığı kendileri ile onlar arasına gazdan bir engel çekmesini istemişlerdir. Zülkarneyn de, Allah'ın kendisini içine yerleştirdiği vasıtanın onların verecekleri ücretten daha üstün olduğunu,  kendisine beden gücü ile yardım etmeleri halinde, Ye'cüc-Me'cüc'le onlar arasına kat kat engel çekeceğini söylemiştir. Onlardan demir blok/lar getirmelerini istemiş, demir blokları kızıl dereceye gelene kadar kızdırdıktan sonra da getirttiği katranı üzerine dökmüştür. Kızıl derecedeki demiri katalizör olarak kullanan Zülkarneyn, oradaki atmosferden daha hafif yanıcı-gazlar üretmiş, bu gazlar o gezegenin atmosferinden çıkarak çekim gücü daha fazla olan Ye'cüc-Me'cüc'ün gezegenin etrafında  bir katman oluşturmuştur. Böylece Ye'cüc-Me'cüc, gezegenlerinin yanıcı gazlarla çevrelenmiş olan atmosferinden dışarı çıkamamışlardır. Allahu Teala, bu gaz katmanın bir gün gelip ortadan kalkacağını bize bildirmektedir. Gerek Enbiya Suresi 96. ayet ve gerekse  hadisler ışığında biliyoruz ki, Ye'cüc-Me'cüc kavmi kıyamete yakın yeryüzüne gelecekler ve insanlara saldıracaklardır.  Zülkarneyn'in üçüncü seyahatini anlatan ayetlerden anlaşıldığı üzere, Ye'cüc-Me'cüc'ün yaşadığı gezegen,  "iki nebula arasında" bulunmaktadır. Bu gezegenin atmosferinin üst katmanlarında hidrojen, metan gibi yanıcı gazlardan oluşan bir tabaka bulunmaktadır.
B-          Zülkarneyn'in Kimliği
      Zülkarneyn'in seyahatlerini göklere yaptığı görüşünden hareketle meseleye yaklaşınca, bu tür problemlerin ortadan  kalktığı, Zülkarneyn'in kimliği konusunun da tamamen farklı bir mecraya sürüklendiği görülür. Çünkü artık, -bakış açısı gereği- tarihte  yaşamış cihangir krallar değil, göklere yükseldiği söylenen şahıslar üzerinde durulması gerektiği ortaya çıktığından, kaynaklardaki rivayetlere de bu gözle bir kere daha bakmak gerekecektir.
      Zülkarneyn ayetlerinin, "Tevrat'ta bir yerde geçen kişi" hakkında soru sorulması üzerine nazil olduğu rivayet edilmektedir. Tevrat'ta bu şekilde bir yerde geçen ve göklere yükseldiği ima edilen şahıs, Hanok'tur. Hanok'un Kur'an’ da geçen İdris (a.s.) olduğu hemen hemen bütün alimlerce kabul görmektedir.
      Meryem Suresi 56-57. ayetlerde: "Kitap'ta İdris'i de an! Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik." buyrulmuş.
      Kısaca diyebiliriz ki, Zülkarneyn muhtemelen ilk çağlarda yaşamış, peygamber olma ihtimali kuvvetli, göklere seyahat etmesini sağlayan "sebeb" isimli vasıtayı elde etmesi için kendisine Allah tarafından imkanlar sağlanmış, yaşadığı hadiseler bugünkü ilimle bile kavranamayacak salih bir kuldur. Elbette ki, gerçeği ancak Allah bilir." (11)
      Sonuç olarak Hz.Muhammed(a.s.)’in, “İlim Çin’de bile olsa (gidip) alınız.” Hadis-i şerifi doğrultusunda daha ileri bir uygarlığa,daha iyi ve barış,huzur dolu hayata kavuşmak dileğimizdir. Başka dünyalarla bağlantı kurmanın ve dünyalar arası kültür alışverişinin Yüce Yaratan’a olan hayranlığımızı artırması ve erdemli insan olmamıza olumlu katkılar sağlaması dileğimle.
                                                                                                          Memduh ÖZCAN; Aralık 2000

KAYNAKLAR:
(1)Kur’an,Talak Süresi,12.Ayet
(2)Tirmizi,Tefsir Böl.,Süretü’l Hadid, 3294.Hadis
(3)Acluni, Keşfu’l Hafa 1,113
(4)Kur’an, Şura Süresi, 29.Ayet
(5)Ramuz-ül Ehadis
(6) Focus Dergisi; Kasım 1995
(7) Güneş Gazetesi; 03.09.1993
(8) Said Nursi; Lem’alar
(9) Güneş Gazetesi; 03.09.1993
(10) Prof.Hans Von (Muhammed) Aiberg, Arz’dan Arşa Sonsuzluk Kulesi 1, Âlem
Yay., İstanbul 1994

(11) TÜRE, İskender; Zülkarneyn;İstanbul; 2000;Karizma Yay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder