GERÇEĞE YOLCULUK
Kainattaki
Mutlak Gerçeği bulmanız ve gönülden inanmanız dileğimle, Hızır (a.s.) öğüdü
gibi dost mektuba başlıyorum.
Son
ilahi Kitap Kur’an’ın ilk sözü “OKU !” ve Kur’an’da en çok tavsiye edilen
işlerden biri “DÜŞÜNMEK” ve “İBRET ALMAK” tır.
Ya bu
mesaj, hayat boyu dinlenilen, okunulan en önemli ve ölmeden, Dünya’dan
ayrılmadan önce yapılan kötü işlere, günahlara tövbe ettirecek, KURTULUŞA
ERDİRECEK olan dost tavsiyesi ise. BİR KERE İÇ DÜNYANIZDA DÜŞÜNSENİZ NE KAYBEDERSİNİZ?
Bu,
geniş bir pencereden, çeşitli boyutlardan Kainat’ın ve insanın niçin yaratıldığını, evrenleri,
hayatın bir imtihan olup, insanlığın Dünya’da ne yapması gerektiğini ve kabul
etmek zorunda kaldığı Evren’deki ilahi işaretler ve gerçeklerin gün ışığı gibi
algılanıp tespit edildiğini gösteren ve insanlar için kurtuluş ve gerçek
huzurun Kıyamet’e kadar baki olacak Gerçek Din İSLAM KANUNU’nda ve SİSTEMİ’nde
olduğunu inanmaya ve anlamaya DAVET’tir.
Dünya’da
birçok millet kendi dini veya kanununa gerçek ve doğru demektedir, o halde
Mutlak Gerçek nedir? İşte Mutlak Gerçeğin ölçüsü; zamana ve mekana göre
değişmezliktir!, Tek Yaratıcı’nın bir adı da Hakk yani Doğru,Gerçek olandır.
Allah’ın Kanunu’nda da değişiklik yoktur! Gerçek, yalan ve sahte olmayandır.
Düşünen ve araştıran için Gerçeğin,Doğrunun işaretleri ve kanıtları vardır.
Alemleri ve insanı Yaratan, düzenleyen, insanlığın ihtiyaçlarını en iyi bilen
Sonsuz Güç Sahibi, Ölümsüz Allah’ın, cinlerin elçileri de dahil 228 bin
peygamberle devamlı bildirdiği, en son olarak da Hz.Muhammed Peygamberle
insanlığa sunulan İslam Dini ve Kanunu’dur, Mutlak Doğru ve Huzura götürecek
olan!
İnsanlık
bilim, teknoloji ve keşifte ilerledikçe İslam’ın hükümlerinin doğruluğu,
gerçekliği ve faydaları daha iyi anlaşılıyor. Kur’an’da da bildirilen, bugün
uzayda Karadelik Tünellerinden Öbür Alemlere, Evrenlere geçildiği bile tespit
edildi. Fakat bütün bunlara rağmen inat, gurur, kibir vs. yüzünden bile bile
inkar eden bahtsızları Büyük Hesap Görücü’ye havale edelim!
Bütün
Kainat’ın yaratılış sırrı Hz.Muhammed(a.s.)’ın dile getirdiği şu kudsi hadisde
berraklaşıyor ve Alemlerin Rabbi buyuruyor ki: “Ben gizli bir hazine idim,
bilinmeyi diledim, bunun için varlıkları yarattım.”
Yüce
Yaratıcı’nın son peygamberi Hz.Muhammed(a.s.)’in tebliğ ettiği Kur’an’daki
yazıyla “Allah” ismi Evren’in her yerinden muhteşem şekilde aksediyor: İnsanın
kalbinde, arıların peteğinde, balıkların kanadında, kuzunun üstünde, soğanın
zarında, dağın üzerinde, Ay’ın morötesi ışın fotoğrafında, ve daha nice yerlerde!
Allah’ın varlığı ve birliğini, Hz.Muhammed’in elçisi olduğunu işaret eden
insanın iç dünyasında ve dış dünyalarda sayısız işaretler: Almanya’da ormanda
Kur’an yazısıyla “Allah’tan başka ilah yoktur,(Hz.) Muhammed, Allah’ın
elçisidir.” Yazan ağaçlar! Ve bu harika mucizeyi görmeye gelen ve müslüman olan
çoğalmaya başlayınca bunu örtmeye,saklamaya çalışan inkarcılar! Zaten
Kur’an’daki ‘Kafir’ kelimesi gerçeği örten,gizleyen anlamındadır. Doğru bilgi
ve güzellikleri saklamakla hazine mi kazanacaklar ya da ölümsüz mü olacaklar!
Bunca harika işaretlere inanmayanların halini artık siz değerlendirin.
Hz.Muhammed(a.s.)
insanları Gerçek Din, Yol, Sistem, Kanun olan İslam’a davet etti. En büyük
hizmet insanların ebedi hayatına yönelik hizmettir. İnançlarını kurtarmak,kuvvetlendirmektir.
Onlara saadet ufuklarını göstermektir. Sonsuz mutluluğa yöneltmektir. Ruh
açlığını eğlencelerle dolduramayız. İnsana yaratılışına uygun bir sistemi
uygulamadıkça gönlünü huzurla doldurup aklını doyuramazsınız. Fıtrata en uygun tarzı
ise Allah göstermiştir. Kur’an ve hadislerde bunlar anlatılır.
Her
maddi zevkin bir nihayet noktası vardır. O noktanın ilerisinde o zevk acılaşır,
tat vermez olur. Manevi yaralarını maddi zevklerle kapatmaya çalışanlar, elde
etmeye çalıştıkları zevklerin içinde, yaralarının çok daha acı şekilde
sızladığını çok sonra fark ederler. Bilmezler ki, onların asıl rahatsızlığı
ruh, vicdan, kalp ve akıllarındadır. Elle tutulur bir uzvun ıztırabını
çekmiyorlar ki, maddi “çare” ler deva olsun. İnsandaki ruh yangınını söndürecek
deniz ancak imandır, ruhu ısıtacak manevi güneş de ancak İslamiyettir. Dünyanın
neresine gidilirse gidilsin, neye sahip olunursa olunsun, ne yapılırsa
yapılsın, insanın kalbi huzura ancak Allah’ı anmakla ulaşır, çünkü alemlerin
Rabbi Kur’an’da : “İyi bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura
kavuşur!” buyuruyor.
Önemli
diğer bir husus şu ki; Bir insan ailesinde, çevresinde kendisine yarım inanılıp
güvenilmekten memnun olmaz, kabul etmez ise, İslam’da da kısmen inanıp inanmama
yoktur ve “müslümanım” diyen bir ayeti, sünneti inkar etse, inanmasa dinden
çıkar ve kurtuluşa asla eremez. Bu durumu Yüce Allah Kur’an’da : “Yoksa siz
Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? “ ayetiyle tenkit
eder. Bu herşeyin sahibi ve Yaratıcısı’nda kusur ve hata görmek olur ki imanla
bağdaşmayacağını her akıl sahibi bilir! Ayrıca heva, heves ve çıkarlarına göre
ilahi hükümleri değiştirmek isteyenler de ateşin yolcusudurlar.
Dünya,
bir imtihan yeri ve hayat, insanlara verilen yeterli süredir. Sonsuz Cennet’i
kazanmak kolay olmadığı için Dünya çekici, yaldızlı, aldatıcı, tuzaklarla dolu,
çoğunlukla zorluk ve sıkıntı yeridir, tıpkı insan gibi ölümlüdür. Cehenneme
kıyasla da Cennet gibi görülür. Sırayla peygamberler ve ilahi kitaplar yol
gösterici olmuşlardır. Gerektiğinden fazla Dünya’ya hırsla dalanlar, Allah
rızası ve Gelecek Dünyası için hiç hazırlık yapmayanlar için, gönül sultanı
Yunus Emre Dünya’nın halini şöyle ifade etmiş:
Bu
Dünya’nın hali,
Benzer
murdar bir gövdeye
İtler
murdara üşüştü,
Hakk
dostu kodu kaçtı.
Ne
kadar sevsek, ayrılmak istemesek te Gelecek Dünya’ya giden yolculuk aracına
bineceğiz.1000 tane evimiz, sarayımız, arabamız, eşimiz hatta Dünya bizim olsa,
bunların tümünden faydalanıp doyacak
mıyız ya da bunlar bizi ölümsüzleştirebilecek mi? Hayır! Nuh Peygamber: “Dünya
iki kapılı bir han.” Diye belirtmiş, insanların çoğu hep hanın içindeki
istekleri, hayalleri, hırslarıyla meşgul oluyorlar, ya hanın dışındaki Gerçek
Ölümsüz Ülke’ye dair düşünceler, hazırlıklar? Yüce Yaratıcı’ya, Hz.Muhammed
Peygambere ve Kıyamet’e inanan, akıllı ve ileri görüşlü bir insan geleceği de
düşünerek hazırlık yapar.
Dünya
her şeyiyle insanın denenmesi için yaratılmış özel bir mekandır. Dünya’ya gelen
her insan burada bulunduğu süre içinde ölüm kendisine gelip de yeryüzünden
ayrılana kadar sayısız olayla denenir. Duyduğu, gördüğü, hissettiği her şeyde
kendisi için bir imtihan vardır. İmtihan eden ise Allah’tır. Bu imtihan ömür
boyu geceli gündüzlü her an devam eder. Kişi ne görüyor ne duyuyorsa hepsinde kendisi
için bir deneme vardır, hiçbiri amaçsız değildir. Buna karşılık insan Allah’a
yönelip dönmekle, O’na kulluk etmekle, rızasını aramakla yükümlüdür.
İnsan
Yüce Yaratıcı’ya, O’nun elçisine tamamen inanıp
dost oldu mu, Dünya karşınızda olsa önemli değil; Bakınız, Hz.İbrahim ve
ona inanmayan, zulmeden Kral Nemrud ve Babil halkına; Yığınlarca ateş ve dev
alevlerin içine attılar da, havada uçarken: “Allah bana yeter!” diyerek Yüce
Mevla’ya inandı, güvendi ve ateş alanı çiçek bahçesine döndü. İşte Hz.Mevlana
Celaleddin’in hali, Gerçek bir Müslüman, Allah dostu olarak çekici bir yıldız
gibi, huzur veren bir ev gibi asırlardır milyonlarca insanı kendine çekiyor.
İnsan parlak bir yıldız, güzel bir çiçek, Yaratıcı’ya dost olmak varken,
denizde boğulurken secde eden Mısır Firavunu, sivrisineğin kafasına girmesiyle
acıyla can veren Kral Nemrud, ya da zenginlik, kibir ve inkarıyla yerin dibine
batan Karun gibi olmak ister mi? Tarih ibretlerle doludur.
Kıyamet
Günü’nde en şiddetli azaba çarptırılacak olanlardan biri de zalim, adaletsiz
devlet reisidir. Zulüm, karanlık demektir. Gemi karanlıklar ülkesine dalmadan
rotayı İslam Güneşi’ne çevirmek lazım. Ne mutlu o kimseye ki hatalarını,
günahlarını bilip kalbini tövbeyle yıkamıştır!
200
yıldır şu önemli yanılgı uykusundan uyanmalıdır: Din, siyaset ve devlet
işlerinden ayrılmalıdır diye düşünenler şu önemli kıyası kaçırıyorlar: Bütün
Kainatı, yıldızları, galaksileri, sayısız bitkileri ve hayvanları, milyarlarca
insanı yaratan ve düzenleyen Yüce Allah ve O’nun Kanunu, Sistemi olan İslam’a
göre devletler ve halklar yönetilmez mi? O zaman inanmayan insanlar, kendi akıl
ve düşüncelerini Yaratıcı’nın Kanunu’ndan üstün görüyorlar, demektir.
Şu
gerçek Güneş gibi karşımızda durmalıdır: Nuh Tufanı’nda, Nuh (a.s.)’un duasıyla
inanan 83 kişi hariç, bütün kafirler ve Dünya sular altında kalmıştır. Tarih
boyunca kim Allah’ı ve O’nun elçilerini, ilahi dinleri inkar edip üstünlük
taslamaya kalkmışlarsa alçaklığa uğramışlardır. Dünya hayatının imtihan sırrı
olarak bazı zalimlere ilahi azap hemen gelmemektedir, çünkü Kur’an’ı Kerim’de
bir ayette: “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma, onları
gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar ertelemektedir.” İfadesiyle
açıklanmakta.
Türkiye’deki
17 Ağustos 1999 Depreminin manevi sebebini Hz.Muhammed Peygamber (a.s.) açıkça
belirtmiş: “Yerin zelzelesi iki şeyden olur: Biri zina etmektir, diğeri zulm
etmektir. Zina ve zulm aşikar olursa yer buna takat getiremez. Hakk Teala
Hazretlerine yalvarır, inler ve sallanır. Bu Hakk Teala’nın zina ve zulm yapan
insanları helak etmesine kadar devam eder.” Bu günah ve suçlara ilaveten,
deprem gecesi bazı din düşmanlarının Allah(c.c.) ve Hz.Muhammed(a.s.)’e meydan
okuyup hakaret etmesi, Yüce Yaratıcı’nın gazabına yol açan azgınlık olsa gerek
ki hemen o gece Dünya’da eşi benzeri az görülen korkunç deprem oldu!
Milyarlarca
insanın hesaba çekileceği müthiş Mahşer Günü ve asla geriye dönüşün olmadığı ve
inkarcıların büyük bir yangıyla: “Rabbimiz, bizi tekrar Dünya’ya gönder de, iyi
işler yapalım.” Diyerek son pişmanlıklarını itiraf ettikleri Gün gelmeden, şu
Kur’an mesajlarıyla gaflet uykusundan uyanıp ibret alalım:
6/39:
“Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir.”
13/19:
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (inkar eden) kör kimse
gibi olur mu? (Fakat bunu) Ancak akıl sahipleri anlar.”
14/18:
“Rablerini inkar edenlerin durumu (şudur): Onların amelleri fırtınalı bir günde
rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer.”
27/80:
“Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da
da’veti duyuramazsın.
81: Sen körleri sapıklıklarından çevirip
doğru yola getiremezsin. Ancak ayetlerimize inanıp da teslim olanlara
duyurabilirsin.” (Yüce ilahi mesajı aktardığımız kişilerin bu iki ayette
belirtilen Gerçeğe yüz çevirenlerden olmamasını diliyoruz.)
29/41:
“Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek
bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke
bilselerdi!”
Dost
istersen Allah yeter, Yaran istersen Kur’an yeter, Mal istersen kanaat yeter,
Düşman
istersen nefs yeter, Nasihat istersen ölüm yeter.
Dost
acı söyler ve dost kara günde belli olur. Bu Dünya’da tebliğ görevimi
yapıyorum. Gelecek Dünya’da kimse, “Gerçeği niçin duyurmadın?” diyemez.
Geleceğimizin Kurtuluşu, İlahi Mesaj İslam’a inanıp inanmamaya bağlı; Sonsuz
Güzellikler ve Huzur Evreni’nin kapısının anahtarı ‘İnanmak’, Sonsuz Ateş ve
Azap Alemi’nin kapısının anahtarı ‘İnanmamak’tır.
Kurtuluşun
Anahtarı İslam İnancı’na ve Sonsuz Huzura erişilmesi dileğimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder