Nisan 2000
ALEMLERİN RABBİNİN HUZURUNA ÇIKIŞ:
NAMAZ
Sevgideğer okurlar
âlemlerin Rabbinin insana daveti olan, “Namaz” gibi imandan sonraki en önemli
sorumluluk ve görev hakkındaki ümit verici müjdelerle, belki de hiç duymadıkları
insanı gafletten uyandırıcı ve korkutucu haberleri bir mozaik halinde
izleyeceklerdir. Aydınlatıcı fenerlere göz yummayacakları ümidindeyim.
İlginç ve güzel bir uzay
yolculuğuna çıkmak için uzay gemisine ilk defa binecek astronot ne heyecanı
duyuyorsa, tüm kâinatın Ölümsüz Yaratıcısı’nın huzuruna namazla çıkacak temiz
sularla yıkanmış, güzel elbiseler ve güzel kokularla bezenmiş, kalbi sevgi ve
saygı dolu bir müslüman daha fazla
heyecan ve özlem duymaz mı?
Hz. Muhammed (a.s.): “Siz,
kapısının önünden akan nehirden her gün beş defa yıkanan bir kimse görseniz, bu
kimsenin üzerinde hiç kir kalır mı? “Hayır” dediler. Bunun üzerine Hz.
Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: “Bu verdiğim misal tıpkı beş vakit namaz
gibidir. Allah, o namazlarla günahları bağışlar. (Müslim ve Buhari)
Allah’a ve öldükten sonra
dirilmeye inanan bir insan için
Dünyadaki en büyük amaç, özlem olan Allah’a kavuşmanın, O’na ve O’nun sevgisine
erişebilmenin yâni miracın, zaman ve mekan yolculuğunun “Namaz” ile olacağı müjdelenmiştir.
Yüce Rabbimiz Alak
Sûresinde “Secde et, yaklaş!” diye buyururken, âlemlerin Rabbine yaklaşmanın
secdeyle, namazla olacağı açıkça belirtilmiştir.
Namaz; Susuzluktan kavrulan
gönüllerin pınara kavuşması,
Karanlıkta ışığa hasret gözlerin, aydınlığa
erişmesi,
Üzgün olanların bayram sevincini duyması,
Yorgunların ferahlık ve huzura ermesi,
Yalnız ve gariplerin âlemlerin Sultanının
Sarayına davet edilmesi,
Bütün nimetleri bahşeden Yüce Mevlâ’ya şükür
ve saygıdır.
İnsan bu dünyada neden
imtihan oluyor? Rabbimizin Kemal sıfatıyla birlikte bir de Âdil sıfatı var.
İşte bundan dolayı; yâni yaratılmışların bir çeşidi olan insanoğluna diğer
yaratıklardan farklı olarak kıymetli meziyetler emanet edilip verilince adalet
gereği insanoğlunun imtihan edilmesi gerekmiştir. Akıl ve ruh gibi değerli
özellikler verilen insanın imtihan için geldiği bu Dünyada ilk ve en önemli
görevleri de Yüce Allah’ın varlığı ve birliğine, O’nun elçisine inanıp bütün
Kâinatı insanlığa hizmetkâr kılan Yüce Yaratıcı’ya ibadet etmesidir.
İnsanın varoluş gerekçesini
Yüce Allah, “Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp ibadet etsinler diye
yarattım.” (Zariyat Suresi:56) ilahi
tebliği ile belirlemiştir. İşte insanın yaratılışındaki esas gâye, Yaradan’ına
kulluk, diğer bir ifadeyle itaat ve ibadet etmektir. Bu da, İslâmın 5 şartı
içinde dengelenip, Müslüman’ın kaçınılmaz vazifesi olmaktadır. Kul ile Allah
arasında devamlılık arzeden eşsiz, tek ve gerçek bağ ancak namaz ile
kurulmaktadır, günde 5 kere buluşulan, haberleşilen iki varlığın dostluk bağı ile
hiçbir çağrıya kulak vermeyen, iletişim kurmayan bir insanın sevgi ve dostluk
duygusu arasında dağlar kadar fark vardır. Allah-ü Teâla başka bir Kur’an
âyetinde kişiyi günahlardan alıkoyan en önemli engelin namaz olduğunu
açıklıyor: “Sana vahyedilen Kur’an-ı oku ve namaz kıl. Gerçekten namaz
hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Muhakkak ki Allah’ı zikretmek en büyüktür
(en büyük ibadetttir). Allah, her ne yaparsanız onu bilir.” ( Ankebut S.,45)
Yüce Allah, insanların
günahlardan sakınabilmek, nefsin heveslerine mani olabilmek için namazla yardımlaşmalarını
tavsiye etmiş, aynı zamanda huşû sahibi olmayanlar için büyük (zor) bir iş olduğunu haber vermiştir: “Bir
de sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin, gerçi bu ağır gelir, fakat
saygılı kimselere değil... o saygı gösterip korkanlar, o kimselerdir ki,
Rablerine kavuşacaklarını ve sonunda ona döneceklerini yakînen bilirler.”
(Bakara: 45,46)
Namaz günahları affeden,
tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan Allah’ı hatırlamadır.
Namaz ve takva ayrılmaz bir
parçadır. Onu ancak Allah’la karşılaşmaktan korkan takva sahipleri huşû ile
kılarlar. Namaz böyle kimselerin Allah’a imanlarını arttırır, yasaklarından
kaçınmalarını sağlar. Huşû sahibi kişi namaza, Allah korkusu kendisinde
yerleşmiş ve her kötülükten, mekruhtan uzaklaşmış vaziyette durur. Dünyası ve
maddi ilişkileri, onu bu ilahi hazdan alıkoymaz.
Kaçacakmış gibi, “Bir an
evvel şu namaz bitsin de kurtulayım, rahata ereyim!” duygularıyla, alelacele
kılınan, huzura erdirmeyip günahlardan alıkoymayan namazlar ne derece makbul
olur, siz düşünün!
Her ilahi emirde olduğu
gibi namazın da birçok yönlerden faydaları çoktur: Tıbbî, psikolojik, ferdi ve
sosyal açılardan önemli yararları açıkça görülür: Günde 5 kere abdest alan
tertemiz olur, suyun tenle etkileşmesi sonucu olumlu enerji alır, zararlı
elektrik akıp gider. İkincisi her türlü vesvese, cinni tesirler, dertlerden
arındırarak ilâhi huzurda ferahlığa erdirir. Üçüncüsü birçok faydalı vücut
hareketi dolayısıyla sağlıklı bir beden oluşturur. Dördüncüsü câmide insanları
bir araya toplayarak sevinç ve üzüntülerin paylaşılmasını, sosyal yardımlaşma
ve iletişimi sağlar. Her biri ayrıntılı açıklamalar içeren daha nice faydaları
vardır... İngiliz yazar Bernard Shaw, The Genuine İslam adlı eserinde bu konuya
ışık tutmaktadır: “Gelecekte doktorların hastalarına yazacakları reçete de
müslümanların kıldığı namaz ve tuttuğu oruç olacaktır.”
Şu nükteden her akıl ve
düşünce sahibi nefis muhasebesi yaparak ibret alacaktır: NİÇİN? Terazinin bir
kefesine “deve olmak ve yük taşımak” diğer bir kefesine de “insan olmak ve
ibadet etmek” konulsa ve seçme hürriyeti de bize bırakılsaydı, hangisi
seçerdik?
- Elbette insanlığı...
Öyleyse, deve yükünü
taşırken, biz niçin ibadetimizi yapmıyoruz? (1)
Tembellik, ihmalkarlık,
alışmamış olmak vb. mazeretlerinden dolayı namaz kılmayanlar, ya da nadiren
namaz kılanlar, her ne kadar bazı iyi şeyler yapsalar da kurtulacaklarını
sanıyorlarsa, aldanıyorlar, demektir. Şu Peygamber uyarıları elektro-şok gibi
gafletten uyanmamızı sağlasın!
1- “Namaz, dininin
direğidir. Kim bunu ayakta tutarsa, dini ayakta tutmuş olur. Kim de bunu
yıkarsa ( namaz kılmazsa) dinini yıkar.” (Kütüb-ü Sitte, 8/207, Prof. İbrahim
Canan.)
2- “Kulla küfür arasında
namazın terki vardır.” (Tirmizi, İman 9, (2622); Ebu Davud; İbnu Mâce.
3-“Her kim vakti geçinceye
kadar namazı terkederse Cehennemde 80 sene azap edilecektir.” (Mektubat-ı
Rabbani:266. Mektup; Ruhul Beyan :1/34;İrşad Meclisleri:H.M.Emin,sh:167)
4-“ Onlarla(münafıklar)
bizim aramazdaki antlaşma namazdır. Kim onu terk ederse küfre düşer.” (Tirmizi,
iman 9, (2623); Nesâi, Salât 8, (1,231,232); İbnu Mâce, salât 77, (1079)
5-“Kim cumayı zaruret
(şer-i bir mazeret) olmadan üç kere terkederse, Allah kalbini mühürler.”
(Kütüb-ü Sitte, 17/57, Prof. İbrahim Canan)
Görüldüğü ve anlaşıldığı
gibi müthiş peygamber uyarılarıdır. Sadece birinci hadisi incelersek; nasıl ki
bir bina, çadır direksiz ayakta durmaz, yaşayamazsa, namazsız da kişinin
imanının ve dininin ayakta kalamayacağı anlaşılmaktadır.
İslâm tarihindeki değerli
âlimlerden İmam-ı Gazali de şu güzel örneği vermektedir: “Bir defa ibadetin
sana yeteceğini mi sanıyorsun? Dağın eteğinde bir kere doyurduğun at ile koca
dağı aşabileceğini mi sanıyorsun?”
Sahabe-i Kiram namazı
kılmayanın hakkında ne dediler? Dikkatle dinleyelim:
* Hz.Ömer İbnu’l Hattab
(r.a.) dedi: “Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur.” Bu şahsi söz, İmam
Malik’in eserinde (1/40) Dare Kutni Sünen’de (2/52) Abdürrezzak Musannaf’da
(5010)
* Hz.Ali İbnu Ebi
Talib(r.a.) dedi: “Her kim ki namazı kılmazsa o kafirdir.”
Bu sözü, İbni Ebu Şeybe
Musannaf’da (10485) ve Beyhaki Şuab’ul İman’da (41)
* Ebu’d Derda (r.a.) dedi:
“Namazı olmayanın imanı da yoktur.”
Bu sözü,Taberani Usuli
Sünnede (1536) İbnu Abdil Ber Temhid’de (4/225)
* Ebu Hureyre (r.a.)’nin açıklaması
ise: Resûlullah (s.a.v.)’in ashabı namazdan başka hiçbir amelin terkini küfür
olarak görmezlerdi.” Bu sözü Hakim Müstedrekte (17) Tirmizi Sünen’de (2624)
İbnu Ebi Şeybe Musannaf’da (10495)
Said Nursi Hazretleri,
peygamber buyruğu paralelinde namaz düşüncesini şöyle açıklar: “İslam’da
imandan sonra en yüksek hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir (emanet ve
iman sözüne hiyanet eden), hâin’in hükmü merduddur (dinden çıkan, vazgeçendir).
Bir yılda dört mevsimi
yaşar gibi gök gürültülü uyarılardan sonra, bir şairimizin serin yağmur
damlaları gibi ruhumuzu serinleten namazdaki ulvi duygularını dinleyelim:
Namaz nedir? Edep ile
huzuruna çıkarak,
Bizi yoktan Yaratana
gönlümüzü açmaktır.
Bu dünyanın çirkin iğrenç
işlerinden bıkarak,
Bir lahzecik arşa uçmak,
cehennemden kaçmaktır.
İnsanoğlu bir canavar iken
onu bir melek
Yapan, Hakkın korkusudur,
sevgisidir, emridir.
Beş vakitte namaz bize bu
hisleri vererek
Kötülükten iğrendirir,
iyiliği sevdirir.
İnsanları asırlardan beri
eden terbiye
Her birinde birer vicdan
uyandıran namazdır.
Buna cennet klavuzu denilse
de pek azdır
Bir kaygumuz bulunursa odur
eden teselli
İki rekât namaz kılın
kurtuluruz mihnetten
Gönlümüze bir saadet yeli
eser Cennet’ten.
Ezan, asr-ı saadette
melekler tarafından sahabilere rüyalarında bildirilmiştir. Ve “Hayyâ ale’s
salâh (Haydin namaza!)” ifadesinden sonra “Hayyâ ale’l felâh (Haydin
Kurtuluşa!)”diye davet edilerek Namaz’dan sonra ‘Kurtuluş’ açıklamasına dikkat
vardır. Örneğin Türkiye’de 70 bin camide günde 350 bin kere seslenilerek davet
edildiği halde hiç ilgilenmemenin ve yüz çevirmenin nasıl imanla bağdaşacağı ve
kurtuluş beklemenin anlamsızlığı ortadadır!
Açıkça anlaşılacağı üzere
kurtuluşun namaza bağlı olduğuna dikkat çekilmektedir. Kurtuluşa ermek
isteyenler vakit geçirmeden ve son pişmanlık gelmeden namaza başlamalıdır! Yüce
Yaratan’a dua ve ibadet etmeyene Allah katında değer verilmeyeceği şu âyette
vurgulanmaktadır: “(Resûlüm!) De ki: Eğer duanız (ibadetiniz) olmasa, Rabbim
size ne diye değer versin?” (Kur’an: Furkan, 77)
Bir diğer âyette de çağrı
ve müjde vardır: “Kullarım, sana benden sorarlarsa, de ki: Ben onlara yakınım.
Bana dua edenin duâsına karşılık veririm.” (Kur’an: Bakara,186)
İngiltere’nin Glasgow
şehrinin büyük caddelerinden birindeki otobüs durağının bir yanını tamamen
kaplayan büyük levhada ibretli şu cümle yer almakta: “Hepimiz Tanrı’ya hesap
vereceğiz.”
Namaz ahiret gününde ilk
sorgusu yapılacak ibadettir: “Kulun, Kıyamet Gününde hesaba çekileceği ilk
işi namazdır. Eğer muvaffak olursa
felaha ermiş ve kurtulmuştur. Eğer başaramazsa hüsrana uğramıştır.” (3)
Kutsal Kitap Kur’an’da Müslümanların, aralarında iki kez namazın
geçtiği temel özellikleri sayılarak bu görevleri yerine getirenler Cennetle
müjdelenmektedir. “Muhakkak ki müminler kurtuldu. Onlar namazlarını saygı ile
kılarlar. Onlar, boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar, zekatlarını verirler.
Onlar ırzlarını korurlar. Onlar, emânetlerine ve sözlerine riâyet ederler.
Onlar, namazlarını korurlar. İşte onlar, Firdevs Cennetine varis olacaklar ve
orada ebedi kalacaklardır.” (4)
KAYNAKLAR:
(1) Nükteler
(2) Dua, 1 Haziran 1991
(3) Hadis-i Şerif: Tirmizi
(4) Kur’an: Mü’minun S.:
1-11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder