18 Ekim 2013 Cuma

ALEMLERİN RABBİNİN HUZURUNA ÇIKIŞ: NAMAZ

Yayın No:12

Nisan 2000                           

ALEMLERİN RABBİNİN HUZURUNA ÇIKIŞ: NAMAZ

    


       Sevgideğer okurlar âlemlerin Rabbinin insana daveti olan, “Namaz” gibi imandan sonraki en önemli sorumluluk ve görev hakkındaki ümit verici müjdelerle, belki de hiç duymadıkları insanı gafletten uyandırıcı ve korkutucu haberleri bir mozaik halinde izleyeceklerdir. Aydınlatıcı fenerlere göz yummayacakları ümidindeyim.
       İlginç ve güzel bir uzay yolculuğuna çıkmak için uzay gemisine ilk defa binecek astronot ne heyecanı duyuyorsa, tüm kâinatın Ölümsüz Yaratıcısı’nın huzuruna namazla çıkacak temiz sularla yıkanmış, güzel elbiseler ve güzel kokularla bezenmiş, kalbi sevgi ve saygı dolu bir müslüman   daha fazla heyecan ve özlem duymaz mı?
       Hz. Muhammed (a.s.): “Siz, kapısının önünden akan nehirden her gün beş defa yıkanan bir kimse görseniz, bu kimsenin üzerinde hiç kir kalır mı? “Hayır” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: “Bu verdiğim misal tıpkı beş vakit namaz gibidir. Allah, o namazlarla günahları bağışlar. (Müslim ve Buhari)
       Allah’a ve öldükten sonra dirilmeye inanan  bir insan için Dünyadaki en büyük amaç, özlem olan Allah’a kavuşmanın, O’na ve O’nun sevgisine erişebilmenin yâni miracın, zaman ve mekan yolculuğunun “Namaz” ile olacağı müjdelenmiştir.
Yüce Rabbimiz Alak Sûresinde “Secde et, yaklaş!” diye buyururken, âlemlerin Rabbine yaklaşmanın secdeyle, namazla olacağı açıkça belirtilmiştir.
Namaz; Susuzluktan kavrulan gönüllerin pınara kavuşması,
 Karanlıkta ışığa hasret gözlerin, aydınlığa erişmesi,
 Üzgün olanların bayram sevincini duyması,
 Yorgunların ferahlık ve huzura ermesi,
 Yalnız ve gariplerin âlemlerin Sultanının Sarayına davet edilmesi,
 Bütün nimetleri bahşeden Yüce Mevlâ’ya şükür ve saygıdır.
       İnsan bu dünyada neden imtihan oluyor? Rabbimizin Kemal sıfatıyla birlikte bir de Âdil sıfatı var. İşte bundan dolayı; yâni yaratılmışların bir çeşidi olan insanoğluna diğer yaratıklardan farklı olarak kıymetli meziyetler emanet edilip verilince adalet gereği insanoğlunun imtihan edilmesi gerekmiştir. Akıl ve ruh gibi değerli özellikler verilen insanın imtihan için geldiği bu Dünyada ilk ve en önemli görevleri de Yüce Allah’ın varlığı ve birliğine, O’nun elçisine inanıp bütün Kâinatı insanlığa hizmetkâr kılan Yüce Yaratıcı’ya ibadet etmesidir.
       İnsanın varoluş gerekçesini Yüce Allah, “Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi:56)  ilahi tebliği ile belirlemiştir. İşte insanın yaratılışındaki esas gâye, Yaradan’ına kulluk, diğer bir ifadeyle itaat ve ibadet etmektir. Bu da, İslâmın 5 şartı içinde dengelenip, Müslüman’ın kaçınılmaz vazifesi olmaktadır. Kul ile Allah arasında devamlılık arzeden eşsiz, tek ve gerçek bağ ancak namaz ile kurulmaktadır, günde 5 kere buluşulan, haberleşilen iki varlığın dostluk bağı ile hiçbir çağrıya kulak vermeyen, iletişim kurmayan bir insanın sevgi ve dostluk duygusu arasında dağlar kadar fark vardır. Allah-ü Teâla başka bir Kur’an âyetinde kişiyi günahlardan alıkoyan en önemli engelin namaz olduğunu açıklıyor: “Sana vahyedilen Kur’an-ı oku ve namaz kıl. Gerçekten namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Muhakkak ki Allah’ı zikretmek en büyüktür (en büyük ibadetttir). Allah, her ne yaparsanız onu bilir.” ( Ankebut S.,45)
       Yüce Allah, insanların günahlardan sakınabilmek, nefsin heveslerine mani  olabilmek için namazla yardımlaşmalarını tavsiye etmiş, aynı zamanda huşû sahibi olmayanlar için büyük  (zor) bir iş olduğunu haber vermiştir: “Bir de sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin, gerçi bu ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil... o saygı gösterip korkanlar, o kimselerdir ki, Rablerine kavuşacaklarını ve sonunda ona döneceklerini yakînen bilirler.” (Bakara: 45,46)
       Namaz günahları affeden, tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan Allah’ı hatırlamadır.
Namaz ve takva ayrılmaz bir parçadır. Onu ancak Allah’la karşılaşmaktan korkan takva sahipleri huşû ile kılarlar. Namaz böyle kimselerin Allah’a imanlarını arttırır, yasaklarından kaçınmalarını sağlar. Huşû sahibi kişi namaza, Allah korkusu kendisinde yerleşmiş ve her kötülükten, mekruhtan uzaklaşmış vaziyette durur. Dünyası ve maddi ilişkileri, onu bu ilahi hazdan alıkoymaz.
Kaçacakmış gibi, “Bir an evvel şu namaz bitsin de kurtulayım, rahata ereyim!” duygularıyla, alelacele kılınan, huzura erdirmeyip günahlardan alıkoymayan namazlar ne derece makbul olur, siz düşünün!
       Her ilahi emirde olduğu gibi namazın da birçok yönlerden faydaları çoktur: Tıbbî, psikolojik, ferdi ve sosyal açılardan önemli yararları açıkça görülür: Günde 5 kere abdest alan tertemiz olur, suyun tenle etkileşmesi sonucu olumlu enerji alır, zararlı elektrik akıp gider. İkincisi her türlü vesvese, cinni tesirler, dertlerden arındırarak ilâhi huzurda ferahlığa erdirir. Üçüncüsü birçok faydalı vücut hareketi dolayısıyla sağlıklı bir beden oluşturur. Dördüncüsü câmide insanları bir araya toplayarak sevinç ve üzüntülerin paylaşılmasını, sosyal yardımlaşma ve iletişimi sağlar. Her biri ayrıntılı açıklamalar içeren daha nice faydaları vardır... İngiliz yazar Bernard Shaw, The Genuine İslam adlı eserinde bu konuya ışık tutmaktadır: “Gelecekte doktorların hastalarına yazacakları reçete de müslümanların kıldığı namaz ve tuttuğu oruç olacaktır.”
Şu nükteden her akıl ve düşünce sahibi nefis muhasebesi yaparak ibret alacaktır: NİÇİN? Terazinin bir kefesine “deve olmak ve yük taşımak” diğer bir kefesine de “insan olmak ve ibadet etmek” konulsa ve seçme hürriyeti de bize bırakılsaydı, hangisi seçerdik?
- Elbette insanlığı...
Öyleyse, deve yükünü taşırken, biz niçin ibadetimizi yapmıyoruz? (1)
Tembellik, ihmalkarlık, alışmamış olmak vb. mazeretlerinden dolayı namaz kılmayanlar, ya da nadiren namaz kılanlar, her ne kadar bazı iyi şeyler yapsalar da kurtulacaklarını sanıyorlarsa, aldanıyorlar, demektir. Şu Peygamber uyarıları elektro-şok gibi gafletten uyanmamızı sağlasın!

1- “Namaz, dininin direğidir. Kim bunu ayakta tutarsa, dini ayakta tutmuş olur. Kim de bunu yıkarsa ( namaz kılmazsa) dinini yıkar.” (Kütüb-ü Sitte, 8/207, Prof. İbrahim Canan.)
2- “Kulla küfür arasında namazın terki vardır.” (Tirmizi, İman 9, (2622); Ebu Davud; İbnu Mâce.
3-“Her kim vakti geçinceye kadar namazı terkederse Cehennemde 80 sene azap edilecektir.” (Mektubat-ı Rabbani:266. Mektup; Ruhul Beyan :1/34;İrşad Meclisleri:H.M.Emin,sh:167)
4-“ Onlarla(münafıklar) bizim aramazdaki antlaşma namazdır. Kim onu terk ederse küfre düşer.” (Tirmizi, iman 9, (2623); Nesâi, Salât 8, (1,231,232); İbnu Mâce, salât 77, (1079)   
5-“Kim cumayı zaruret (şer-i bir mazeret) olmadan üç kere terkederse, Allah kalbini mühürler.” (Kütüb-ü Sitte, 17/57, Prof. İbrahim Canan)
Görüldüğü ve anlaşıldığı gibi müthiş peygamber uyarılarıdır. Sadece birinci hadisi incelersek; nasıl ki bir bina, çadır direksiz ayakta durmaz, yaşayamazsa, namazsız da kişinin imanının ve dininin ayakta kalamayacağı anlaşılmaktadır.
İslâm tarihindeki değerli âlimlerden İmam-ı Gazali de şu güzel örneği vermektedir: “Bir defa ibadetin sana yeteceğini mi sanıyorsun? Dağın eteğinde bir kere doyurduğun at ile koca dağı aşabileceğini mi sanıyorsun?”
Sahabe-i Kiram namazı kılmayanın hakkında ne dediler? Dikkatle dinleyelim:
* Hz.Ömer İbnu’l Hattab (r.a.) dedi: “Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur.” Bu şahsi söz, İmam Malik’in eserinde (1/40) Dare Kutni Sünen’de (2/52) Abdürrezzak Musannaf’da (5010)
* Hz.Ali İbnu Ebi Talib(r.a.) dedi: “Her kim ki namazı kılmazsa o kafirdir.”
Bu sözü, İbni Ebu Şeybe Musannaf’da (10485) ve Beyhaki Şuab’ul İman’da (41)
* Ebu’d Derda (r.a.) dedi: “Namazı olmayanın imanı da yoktur.”
Bu sözü,Taberani Usuli Sünnede (1536) İbnu Abdil Ber Temhid’de (4/225)
* Ebu Hureyre (r.a.)’nin açıklaması ise: Resûlullah (s.a.v.)’in ashabı namazdan başka hiçbir amelin terkini küfür olarak görmezlerdi.” Bu sözü Hakim Müstedrekte (17) Tirmizi Sünen’de (2624) İbnu Ebi Şeybe Musannaf’da (10495)
       Said Nursi Hazretleri, peygamber buyruğu paralelinde namaz düşüncesini şöyle açıklar: “İslam’da imandan sonra en yüksek hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir (emanet ve iman sözüne hiyanet eden), hâin’in hükmü merduddur (dinden çıkan, vazgeçendir).
Bir yılda dört mevsimi yaşar gibi gök gürültülü uyarılardan sonra, bir şairimizin serin yağmur damlaları gibi ruhumuzu serinleten namazdaki ulvi duygularını dinleyelim:

Namaz nedir? Edep ile huzuruna çıkarak,
Bizi yoktan Yaratana gönlümüzü açmaktır.
Bu dünyanın çirkin iğrenç işlerinden bıkarak,
Bir lahzecik arşa uçmak, cehennemden kaçmaktır.
İnsanoğlu bir canavar iken onu bir melek
Yapan, Hakkın korkusudur, sevgisidir, emridir.
Beş vakitte namaz bize bu hisleri vererek
Kötülükten iğrendirir, iyiliği sevdirir.
İnsanları asırlardan beri eden terbiye
Her birinde birer vicdan uyandıran namazdır.
Buna cennet klavuzu denilse de pek azdır
Bir kaygumuz bulunursa odur eden teselli
İki rekât namaz kılın kurtuluruz mihnetten
Gönlümüze bir saadet yeli eser Cennet’ten.
       Ezan, asr-ı saadette melekler tarafından sahabilere rüyalarında bildirilmiştir. Ve “Hayyâ ale’s salâh (Haydin namaza!)” ifadesinden sonra “Hayyâ ale’l felâh (Haydin Kurtuluşa!)”diye davet edilerek Namaz’dan sonra ‘Kurtuluş’ açıklamasına dikkat vardır. Örneğin Türkiye’de 70 bin camide günde 350 bin kere seslenilerek davet edildiği halde hiç ilgilenmemenin ve yüz çevirmenin nasıl imanla bağdaşacağı ve kurtuluş beklemenin anlamsızlığı ortadadır!
       Açıkça anlaşılacağı üzere kurtuluşun namaza bağlı olduğuna dikkat çekilmektedir. Kurtuluşa ermek isteyenler vakit geçirmeden ve son pişmanlık gelmeden namaza başlamalıdır! Yüce Yaratan’a dua ve ibadet etmeyene Allah katında değer verilmeyeceği şu âyette vurgulanmaktadır: “(Resûlüm!) De ki: Eğer duanız (ibadetiniz) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Kur’an: Furkan, 77)
Bir diğer âyette de çağrı ve müjde vardır: “Kullarım, sana benden sorarlarsa, de ki: Ben onlara yakınım. Bana dua edenin duâsına karşılık veririm.” (Kur’an: Bakara,186)
       İngiltere’nin Glasgow şehrinin büyük caddelerinden birindeki otobüs durağının bir yanını tamamen kaplayan büyük levhada ibretli şu cümle yer almakta: “Hepimiz Tanrı’ya hesap vereceğiz.”
Namaz ahiret gününde ilk sorgusu yapılacak ibadettir: “Kulun, Kıyamet Gününde hesaba çekileceği ilk işi  namazdır. Eğer muvaffak olursa felaha ermiş ve kurtulmuştur. Eğer başaramazsa hüsrana uğramıştır.” (3)
Kutsal Kitap Kur’an’da  Müslümanların, aralarında iki kez namazın geçtiği temel özellikleri sayılarak bu görevleri yerine getirenler Cennetle müjdelenmektedir. “Muhakkak ki müminler kurtuldu. Onlar namazlarını saygı ile kılarlar. Onlar, boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar, zekatlarını verirler. Onlar ırzlarını korurlar. Onlar, emânetlerine ve sözlerine riâyet ederler. Onlar, namazlarını korurlar. İşte onlar, Firdevs Cennetine varis olacaklar ve orada ebedi kalacaklardır.” (4)
                                                                                                                                         
    KAYNAKLAR:
(1) Nükteler
(2) Dua, 1 Haziran 1991
(3) Hadis-i Şerif: Tirmizi
(4) Kur’an: Mü’minun S.: 1-11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder