17 Ekim 2013 Perşembe

UZAKTA PARLAYAN IŞIK (BİLDİĞİM VE TANIDIĞIM KADARIYLA ÇİN)


Yayın No:001

UZAKTA PARLAYAN IŞIK

(BİLDİĞİM VE TANIDIĞIM KADARIYLA ÇİN)


            Bir zamanlar radyomun dünyayı evimize getiren ses rüzgarının karşısındayken kendi ana dilimizde program sunan bir spikerin etkileyici sözleriyle radyoya heyecanla yaklaşmıştım. Bu çocukluğumda seyrettiğim filmlerdeki muhteşem sanat güzelliğiyle ve ekzotik bir dünya olarak daima esintileri hayalimde dolaşan Çin’in dünyaya açılan bir penceresi görevini üstlenmiş Pekin Radyosu’nun yankılanarak gelen güzel sesiydi.
   
            Her zaman yüce dağlar ve engin denizler ötesindeki bu büyüleyici dünyayla bir ilişki kurabilmeyi, bir parça olsun bu ülkeden bir şeylere dokunabilmeyi ne kadar çok isterdim, anlatamam! Kilometrelerce uzanan dağlar, ormanlar ve çöllerle uçsuz bucaksız Çin ülkesinin dünya milletleriyle kendi arasında bir köprü olan Pekin Radyosu’ndan ilk mektubu aldığımda sevinçten uçacak gibiydim! Çok uzaklardaki ilgimi çeken bu memleket hakkındaki öğrenmek istediğim birçok konularda susuzluğumu Pekin Radyosu’nun nazik cevaplarıyla gidermiştim.
            Türk ve Çin ulusları bugün birbirlerinden binlerce kilometre uzakta yaşamaktadırlar. Fakat çağın insanlığa getirdiği yenilik ve kolaylıklarla zaman ve mesafe ne kadar kısalmakta değil mi!?
            Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişkiler her ne kadar 1971 yılında kurulmuşsa da, tarihin derinliklerinden bugüne kadar geçen yüzlerce yıllık zamana rağmen Çin ile ilişkilerimiz kopmamıştır.
            Çin halkıyla diplomatik ilişkilerin kurulduğu tarihten bu yana, Çin Halk Cumhuriyeti hakkında kimi gazetelerde haberler, röportajlar ve yazı dizileri yayımlanmış, birkaç da kitap neşredilmişti. Bunların Çin ve bu büyük ülke halkına dair bilgi ve düşünce ufkunu epeyce genişlettiği bilinen bir gerçektir.
            Düne kadar mekan ve zaman içinde, Çin bizim için uzak ve hatta erişilmez bir ülke idi. Oysa bugün uçaklar, radyolar, televizyonlar yolu ile dünya küçüldüğünden Çin de Asya dışındaki âleme yaklaştı. Fakat, bu âlemin merakını da üzerine çekmekten geri kalmadı.
            Çinliler, tarihlerinde kendi kader ve geleceklerini aydınlatmak için sayısız örnekler vermişlerdir. 1911’de Çin İmparatorluğu’na son veren ve cumhuriyeti kuran Sun Yat Sen’in “Geçmişini hiçbir zaman unutma, o senin gelecekte daima rehberin olacaktır.” Sözü sık sık hatırlanır, tekrarlanır.
            Çin’de dikkate değer hususların başında sanat ve kültür çalışmalarına verilen önem gelmektedir. Özellikle geleneksel kültüre sımsıkı bağlılık, çağdaş kültür çalışmalarında kaynak olarak geleneksel kültürün göz önüne alınması; dolayısıyla halk kültürünün daima gündemde oluşu, Çin’in temel felsefesini oluşturmaktadır.
            Güzel sanatların her biri çağlar boyunca Çin’de devamlı gelişmiş, her sanat eseri kendi dönemini sembolize eden bir varlık olmuştur. Bunların geniş hayal gücü ile güzel fikirle dolu, renkli ve ışıklı olduğu görülür. Çinlilerin, “Bizim sanat dünyamızda sonsuz olarak sona erecek bir şölen yoktur.” Sözlerinden sanat dünyalarının ne kadar engin ve sınırsız olduğunu hissedebiliriz. Bu zengin sanat âleminin en güzel eserleri de şiirlerdir.
            Çin şiirlerini gözden geçirenler, bu şiirlerde Çinlilerin heyecan ve tutkularını, neye inandıklarını, neyi istediklerini, aşk ve kıskançlıklarını, ıstıraplarını ve coşkun neşelerini bulabilirler. Birçok konuda olduğu gibi şiir konusunda da Çin ulusuyla benzer yanımız olduğunu duymak çok ilgi çekici ve sevindirici! Çinliler de şair ulustur. Bizim halk ozanları gibi destanlar anlatan, şiirler ve türküler okuyan ozanları vardır. Bir başka ifadeyle Çin’de herkes şiirden anlamakta, herkes kendini biraz şair kabul etmektedir. Çin’de müzik, felsefe ve şiirin iç içe olduğu görülür.
            Halkın bir kısmı, yüzyıllar önceki gibi ataları gibi yaşamaktadır. Büyük bir çoğunluksa modernleşme hareketinin gereği büyük şehirlere yerleşmiştir. Çinliler üzerinde yaşadıkları yaklaşık 9 milyon 600 bin kilometrekarelik alanı modernleştirmeye çalışmaktadırlar, ama 5 bin yıldır süregelen milli kültürlerini de bir kenara bırakmamakta. Yüzyıllarca yaşanan çeşitli etkilenmelere rağmen Çin kültürü gelişmeye devam etmiştir. Bugün rastlanan pek çok gelenek ve sanat eseri de hiç kuşkusuz eski Çin sanatından ve kültüründen etkilenmektedir.
            Hızlı şehirleşme ve modernleşmeye rağmen Çin’e hālā “Çiftçilerin ülkesidir.” Denilebilir. 800 milyona varan çiftçilerin hayat standartlarını yükseltmek amacıyla 1978’de kırsal alanda iktisadi reformlar yapılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte köylü ailelerin konut sorunu da düzeltilme yolundadır. Şehirlerde ise, eskiden kalan anıt yapıların yanında bugünün dev apartmanlarını görmek mümkündür.
            Birçok Uzakdoğu halklarında olduğu gibi, pirinç Çinlinin de temel ihtiyaç maddesidir ve genellikle her öğünde sofrada haşlanmış pirinç bulunmaktadır. Bu belki de Asya’nın doğusuna dair ilk bilgidir bizim öğrendiğimiz. Bir başka deyişle pirinç, ekmeğin yerini almakta, genellikle sofrada ekmek bulunmamaktadır.
            Çin’de yaşayanlar, bir kısmı yoksul olmalarına rağmen onurlu olmaları ile de dikkati çekmektedir. Uygulamaya konulan yeni olaylardan biri de, her ailenin üretimde uzmanlaşmasıdır. Böylece üretimin artacağına umutla bakılmaktadır.
            Yerli üretim miktarı ve kalitesi artmıştır. Çarşıların Çin halkının ihtiyacını karşıladığı yapılan gözlemler arasındadır. Çinli aile artık “Çok çocuk daha çok bereket.” anlayışını benimsemekten vazgeçmiş görünüyor. Onlara göre tek çocuk mükafatlandırılmış çocuktur. Onlar küçük aileleri içinde sıcak ve daha samimi yaşama şansına sahiptirler. Aile planlamasına sıkı sıkıya bağlı kalındığında her ailenin en kıymetli varlığı ve gelecekteki Çin’in yaratıcıları olan çocukların eğitim ve sağlık sorunları daha da kolay çözümlenebilecektir. Çin en zengin doğal kaynağını çocuklarını, eğitimlerine ağırlık vererek geliştiriyor. Modern Çin’i yaratmanın yolunun halkın eğitilmesinden geçeceği fikri gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır.
            Son zamanlarda ekonomik alanda atılan büyük adımlara rağmen Çin henüz gelişmekte olan bir ülkedir. 39 yıl önceki kuruluşundan bugüne kadar ağır sanayi ve enerji üretimi alanında bir hayli yol katedildiği söylenebilir.
            Bunun yanında, tüketim malları ve hafif sanayi ürünleri kendine yetebilecek kadar üretilmektedir. Özellikle elektronik alanında gelişmeler kaydedilmiştir.
            Bütün bunların yanı sıra, bilim ve teknik alanındaki yeni atılımlar Çin’i de modern teknoloji ve bilgisayar alanına sokmuştur. Bu gerçeklerin ışığında Çinlilerin çok sevdiğim bir yanları, gerçekçi ve samimi olmalarıdır. Bulundukları ekonomik ve sosyal durumu biliyorlar ve büyük bir tevazu örneği göstererek, az gelişmişlikten kurtularak gelişmekte olan bir ülke olduklarını, ifade etmektedirler.
Sonuç olarak, her alanda gayret ve başarılarıyla hızla ilerleyen, gülen insanların ülkesi Çin, dünya kamuoyunun da dikkatlerinden kaçmayarak, Uzakdoğu’da yeni bir “Işık” olarak parlamaktadır.

                                                                                              Memduh ÖZCAN
                                                                            Haziran 1988
                                                                             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder