17 Ekim 2013 Perşembe

SONSUZ MUTLULUĞA GİDEN YOL


Yayın No.002
SONSUZ MUTLULUĞA GİDEN YOL
    

            Katiyyen bil ki :Yaratılışın en yüksek gayesi ve var oluşun en yüce neticesi Kainatın Yaratıcısı Allah’a inanmaktır ve insanlığın en yüksek mertebesi ve makamı Allah’a inandıktan sonra Allah’ı tanımaktır.
            Gerçek şu ki, insan kendisini başıboş sandı. Belki mesut olabilirdi, ama yaratılışındaki maksadı bilemedi veya görmezden geldi. İsyan etti, iman etmedi. Sonsuz mutluluğa davet edildiği halde, bu vaade sırt çevirip, dünyanın fani varlıklarına bel bağladı.
            Bazı gerçekler insanların hatırına ya hiç gelmiyor veya sonuncu derecelerde yer alıyor. İnsanı dünyaya çağıran şeyler çok. Nefsi, nefsinin arzuları, çeşit çeşit ihtiyaçları, duyguları, dünyanın görünürdeki tatlılığı, kötü arkadaş, çevre, gazete, mecmua, televizyon v.s. hep onu dünyaya daldırıyor. Öylesine gaflet veriyor ki sanki ölmeyecek, sanki ebediyen burada kalacak. İnsanları gerçekten seviyorsak, sadece geçici hayatına değil, ebedi hayatına da önem vermeli, yardımcı olmalı, yardımcı olanlara da destek elimizi uzatmalıyız. En büyük hizmet insanların ebedi hayatına yönelik hizmettir. İnançlarını kurtarmak, kuvvetlendirmektir. Onlara saadet ufuklarını göstermektir. Sonsuz mutluluğa yöneltmektir.
            Allah bizi denemektedir. Bolluk veya darlık verir. Refah ve rahatlık yahut sıkıntı ve çilelerle bizi ölçer. Böylece imanımızın, insanlığımızın, iyiliğimizin büyüklüğümüzün derecesini görmemizi sağlar. Bir ayette şöyle buyurmuştur:
            “Muhakkak ki biz sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal, can ve mahsul eksikliğiyle deneriz. Sabredenleri müjdele!” (Bakara Süresi:155)
            Ruh açlığını eğlencelerle doyuramayız. Onu sıkıntılara düşmekten kurtaramayız. Benzinle çalışan arabaya gazyağı koymakla çalıştıramazsınız. İnsana da yaratılışına uygun bir sistemi uygulamadıkça gönlünü huzurla doldurup aklını doyuramazsınız. Fıtrata en uygun tarzı ise Allah göstermiştir. Kur’an ve hadislerde bunlar anlatılır. Vahiy potasında eritilen duygular hak ve hakikat madenleri haline gelirler.
            İyi ya da kötünün bilinmediği bir toplumda insanlar, duygularının esiri olur, sadece menfaat için yaşar, menfaat için ölürler. O zaman insanın yeme-içme gibi sadece mideye ve adi zevklere yönelen hayvanlardan farkı kalmaz.
            Her maddi zevkin bir nihayet noktası vardır. O noktanın ilerisinde o zevk acılaşır, tat vermez olur. Manevi yaralarına mesela içkide derman bulabileceğini zanneden zavallı, önceleri az bir miktarı bile acılarını uyuşturmasına yeten menhus zehirin, zaman geçtikçe yetmediğini görünce, giderek daha fazla içmeye başlar. Ama doz her geçen gün arttığı halde, acılar dinmez, yaralar derinleşir.
            Manevi yaralarını maddi zevklerle kapatmaya çalışanlar, elde etmeye çalıştıkları zevklerin içinde, yaralarının çok daha acı şekilde sızladığını çok sonra fark ederler.
            Bilmezler ki, onların asıl rahatsızlığı ruh, vicdan, kalb ve akıllarındadır. Elle tutulur bir uzvun ıztırabını çekmiyorlar ki, maddi “çare”ler deva olsun.
            Gel, seni ferahlatacak deniz ancak imandır. Seni ısıtacak manevi güneş de ancak İslamiyet’tir. Tenindeki güneş yanığı, kalbindeki ıztırabı dindirmez.gerçekten huzura kavuşmak istiyorsan, iman denizine girip, İslam güneşinin tatlı sıcaklığında yan. Bütün varlığını nasıl bir huzur ve saadetin kapladığını ancak o zaman göreceksin.
            İmanı bulamamış insan istediği kadar güzel olsun, istediği elbiseyi giysin, dilediğince boyansın yine boştur, yine boştur. Nefis, insanlara yaptıkları şeyi hoş gösterir ki insanlar farkında olmaz. İnanmayanlar her an ölüm korkusuyla titriyorlar. Çünkü onlar için kabir, hiçlik ve karanlık kuyusudur. İnananlar için ise sonsuz hayatın başlangıcıdır. Cennet bahçelerine açılan bir kapıdır.
            Gerçek kurtuluş ve Sonsuz Hayat inancın ışığını takip edenleredir.
            Ne mutlu kötülüklerden arınmış Sonsuzluk yolcularına!
                                                                                                                   1993



            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder